
Ankara Radyosu
Sayın Mithat Fenmen ile beraber
30.IX.1945
Pazar: 10.00-11.00
Cevad Memduh Altar
Verdi’nin şahsına bağlı sanat özelliğinden doğan tipler incelenecek olursa, bestecinin, her şeyden önce büyük bir müzik psikoloğu olduğu anlaşılır. Onun içindir ki, geçen asrın sonlarına doğru önemli işler başaran İtalyan opera bestecisi Giuseppe Verdi’nin, eşine az rastlanır bir “karakter” yaratıcısı olarak tanınması yerinde bir teşhistir. Başlangıçta hele Orta Avrupa’da basit bir moda bestecisi olarak tanınmış olan Verdi’nin, az bir zaman sonra, geçen asrın en büyük müzik dramcısı olarak kıymetlendirilmesi, kendine mahsus yaratmalarının önemle incelenmeye değer buluşlar olduğuna günün birinde herkesi inandırmıştır. Bu itibarla biz de burada Verdi’nin eserlerinde karşılaşacağımız tiplerin içyüzlerini çözmeye çalışalım; böylelikle Verdi sanatının çeşitli şahıslarıyla yakın bir münasebet kurabilme imkânlarını arayalım.
Verdi’nin memleketimizde çok sevilen yaratmaları arasında “Otello” konusunu ele alacak olursak, bu eserin bazı farklarla da olsa, öteden beri tiyatro yoluyla sanatseverlerimizin dikkat nazarını kendine çekmiş olması, karşılaşılan tiplerin tiyatro meraklılarına pek yabancı gelmemesi, işimizi oldukça kolaylaştıracaktır. Adı geçen opera (Otello), Verdi’nin müzik bakımından en olgun bir eseri olmamasına rağmen, bünyesindeki dramatik unsurun olağanüstü özelliği iledir ki, eser, sanatçının diğer yaratmalarının hepsinden daha çok tahlile imkân bırakmaktadır.
Otello’nun opera livresini, Shakespeare’in aynı adı taşıyan dramından aldığı firkirlerle, Arrigo Boito hazırlamıştır. Diğer taraftan opera metni ile dram metni arasında önemli ayrılıklar olmamakla beraber, dramda çok geniş tutulan konu, livrede imkân nispetinde kısaltılmıştır.
Bu operada karşılaşacağımız tipler arasında, esere baştan aşağı hakim olan şahıs, yalnız Jago adlı şahıstır. Eserin devamı boyunca en önemli rolü üzerine almış olan Jago, kötülüğün sembolüdür. Olağanüstü bir sezme hassasına malik olan bu adamın, karşılaştığı şahısların zaaflarını bulup, onları hem kendi menfaatlerine âlet etmekte, hem de zayıf taraflarından yakalayıp vurmakta mahareti vardır.
Jago mizacının temeli, evvela kıskançlığa, sonra da itibardan düşme endişesinin yarattığı bir hisse dayanmaktadır. O halde Jago’nun ruh durumuna hakim olan iki ayrı duygu, yani kıskançlık ve küçümseme duyguları, insan mizacının iki önemli cephesini açıklamakta, bu suretle Jago’yu tam olarak karakterize etmektedir.
Esere temel olan konunun kısaca tahliline gelince: Vaka 15. asırda Kıbrıs’ta geçer. Jago, Venedik Cumhuriyeti hizmetinde bulunan genç komutan Othello’nun yanında subaydır. Açık bulunan üsteğmenliğe, birçok harplerde başarısı görülmüş olan Jago değil de, Carrio adlı genç ve tecrübesiz bir subay, Othello tarafından tercihen tayin edilir. Bu durum karşısında Jago öç almaya ahdeder: Önce Carrio’yu devirecek, sonra da Othello’yu ortadan kaldıracaktır.
Eseri seyredenler, daha başlangıta Jago’nun mizacında kendini gösteren adiliğin tesiri altında sarsılırlar; hattâ bu tesir, vakanın devamı boyunca artar. Burada soğuk olduğu kadar da cüretli olan bir karar, esas ruhu açığa vurur; her ne pahasına olursa olsun hedefine ulaşmayı göze alan adi bir insanın, kendini, ruhuna hükmeden şeytana nasıl bir ihtirasla terk ettiği açıka göze çarpmaktadır. Bu takdirde Jago, kesin bir kötülüğüm sembolüdür. Jago, bütün bu hareketlerinde, bütün bu ihtiraslarında yalnız zekâsına güvenmektedir; fakat bu zekâ, Jago’nun sırf intikam arzusuna hizmet etmekten başka bir işe yaramamaktadır. Onun içindir ki, Jago’nun içini altüst eden bu cehennem ateşi, ruhunda her şeyi bir bütüne bağlamaktadır: bu bütün, yalnız ve yalnız intikam isteğidir. O halde daha başlangıçta Jago’nun ağzından işitilen sözlerin, onun iç durumunu teşhise yarayan sözler olduğunu unutmamak lazım gelir. Nitekim Jago’nun ağzından ilk dökülen sözler de bunu tamamen açıklamaktadır: “Bu zenciden nefret ediyorum... bunun sebebi de (Carrio’yu göstererek) işte odur, bu efendisine güvenen subay taslağı, benim gibi, harplerde şerefiyle dövüşmüş bir insanı yerinden ediyor ha!”. Nihayet eserde komutan Othello’nun hissesine düşen biricik pay, Jago’nun ruhundaki nefret ve intikam duygularını kamçılamış olmasıdır. Verdi bu eserinde, insan ruhunun korkunç tarafını, dehşet yaratan “tremolo” pasajları ile remzetmek istemiştir. Eserde ilk olarak kulağımıza akseden bu pasajlarla, iyilik etme istekleri birdenbire kaybolur ve hedefine ulaşmaktan başka isteği olmayan korkunç zekâ oyunları bu isteklerin yerini alır.
Kıbrıs’ta, kalabalık bir limanda başlayan bu facianın fırtınalı bir giriş müziği vardır. Burada, daha ilk anlarda birbirini kovalayan “tremolo” hamleleri, eserin devamı boyunca, sanki korkudan çarpan bir kalbi hatırlatır.
Gelelim diğer tiplere: Mesela bunların arasında ahmak bir insan olan Rodrigo, Othello’nun eşi Desdemona’ya âşıktır; ve ahmaklıkla telif edilemeyen bir sevginin yarattığı zaaf yüzünden olacak ki, bu zat da Jago’nun planlarına âlet olmuştur. Mesela Jago ilk önce Rodrigo’yu Othello’nun aleyhine ayaklandırmış, sonra da Desdemona’nın Carrio’yu sevmekte olduğuna inandırmıştır. Jago’nun yalnız bu işteki başarısı, Rodrigo’yu kendi isteklerine âlet etmeye kâfidir.
Diğer taraftan Verdi, eserin baş tarafında Jago’ya söylettiği sözlerle, onun iç durumunu da bize tam olarak açmaya muvaffak olur: “Ben bu zencinin yanında bir bayrakterım ha!” v.s. Bu kısmın müziğinde, bilhassa bayraktar manasına gelen İtalyanca “l’alfiere” kelimesini Jago bir tril halinde teganni eder; ve bu tril, bir nevi alay etme havası yaratır.
(3)
Aynı zamanda bu tril, oldukça gizli ve hıyanet dolu bir maksada da delalet eder; burada Jago, sanki şöyle demek ister: “Hele durun, bakın bu bayraktar size ne oyun oynayacak”.
(4)
Bu parçadan sonra, yalnız orkestradan kulağımıza akseden kısa bir motif, sanki Jago’nun hiç çekinmeden verdiği bir kararı bizlere hatırlatmaktadır.
(5)
Bundan sonraki kısımda Jago şu sözleri söyler: “Senin Rodrigo olduğun gibi, ben de o zenci olsaydım da gözlerim etrafımda Jago’dan başka herkesi görseydi”. Burada Jago adının henüz işitildiği anda orkestradan arka arkaya akseden iki inici karakterde kromatik pasaj, eserin en önemli bir hatırlatma Leitmotif’i olarak, arkadan gelen bütün sahnelere hakimdir.
(6)
Bu önemli pasaj, yalnız Jago’nun mizacını karakterize etmekle kalmaz, aynı zamanda Jago’nun ruhundaki şeytanatı da gene bu pasaj bizlere işaret eder; nitekim bu şeytanat başka insanları da baskısı altına alan ve onları uçuruma sürükleyen bir şeytanattır. Verdi bu kromatik pasajı, yerine göre olağanüstü bir değişiklik içinde kullanabilme dehasını da göstermiştir. Mesela bu inici kromatik pasajlar bazen çok adi bir düşünceye tercüman olur, bazen de alabildiğine kesin ve merhametsiz bir alayı açığa vurur
(7)
Hele eserde Jago söze başlamadan önce işitilen küçük bir motif, sanki hiçbir şeyden çekinmeyen şeytanca bir varlığı dinleyenlere hatırlatmaktadır.
(8)
Şimdi gelelim Jago’nun işlere nasıl sarıldığına. Bu habis ruhlu adamın, rakibi Carrio’yu devirmesi şöyle olur: Kendisinden başka Carrio ile Rodrigo’nun v daha birçok subaylarla erlerin bulunduğu meyhane sahnesinde, önce alelade bir içki müziği ile karşılaşılır. Burada içki kupalarının arka arkaya nasıl boşaldığını anlamamaya imkân yoktur.
(9)
Fakat bu sahne de uzun sürmez. Jago, kendini büyük bir gayretle müdafaa eden, içkiye az dayanan Carrio’yu, sevgilisi Desdemona’nın şerefine kadeh kaldırmaya davet eder; Carrio Desdemona’yı büyük bir hayranlıkla överken, Desdemona’ya âşık olan ahmak Rodrigo’yu hiddetlendirir. Nihayet Jago, istediği havayı yaratmıştır. Jago daha sonra meşhur içki aryasını söylemeye başlar: “Varsa burda serdengeçti, gelsin içsin benimle, gelsin içsin benimle!”. Bu aryada işitilen kromatik motif, sanki otlar arasından süzülüp giden korkunç bir yılanı hatırlatırcasına, bizleri Jago’nun ruh durumuna ulaştırır. Jago bu kromatik pasajları, Carrio’ya yan yan bakarak okur; bu haliyle sanki “Bekle delikanlı bekle, nasıl olsa avucumdasın!” demektedir.
(10)
Burada “serdengeçti” tabiriyle kendisine kafadar aradığını belli eden Jago, şeytanca gülümsemesiyle içki sahnesini açar. Bilhassa bu aryadan sonra Jago’nun büsbütün eline düşmüş olan Rodrigo, Carro ve hattâ orada bulunanların hemen hepsi, ister istemez serden geçmeye mecbur olacaklarının farkına varamamışlardır. Hele o budala âşık Rodrigo, Carrio’ya karşı yem olarak elde tutulduğunun da farkında değildir. Diğer taraftan Jago’nun planını tatbik için kullandığı biricik vasıta, şaraptir; Jago bu maddenin yardımı ile insanları istediği yola sevk edebilecektir. Bütün bunların içyüzünü anlayamayan Cassio, bilmediği bir hissin altında çabalayıp durmaktadır.
Bir müddet sonra Jago’nun kromatik motiflerini aynen Rodrigo da teganni eder. İşte burada Verdi, Rodrigo’nun ister istemez Jago hesabına çalışan bir kahraman haline gelmiş olduğunu anlatmak istemiştir. Bir aralık içki sahnesi işi azıtır; orkestra tempoyu çabuklaştırır. Yukarıda söylediğimiz karakteristik Jago motifleri, korkunç bir surette birbirini kovalar. Cassio artık kendini kaybedecek derecede sarhoştur. Tam bu esnada Jago, Rodrigo’ya, “Herif artık kendini bilmiyor, haydi bakalım hakkından gel!” der. Bu arada Cassio sönük bir sesle şarkısını söyler, bunu koro “Ha, ha!” diye alayla ve kromatik bir pasajla karşılar. İçkiye devam edilir. Artık son olarak, Jago’nun içkiye davet sesleri top gibi patlarken, koro, Jago’nun kromatik motifini haykırır; bu sahne ile beraber artık Cassio da Jago’nun elinde bir oyuncak olmuştur. Bu esnada Cassio, civarda dolaşan karakolu görmez, sarhoş olduğu için abuk sabuk söylenmeye başlar; Rodrigo onunla alay eder; derken kavga başlar; subay Montana araya girmek ister; bu sefer Cassio ona saldırır; bu suretle istediği olan Jago, Rodrigo’yu imdat çağırması için şehre koşturur; orada bulunanlar da Jago’nun teşvikiyle imdat diye haykırırlar. Bu arada şehre giden Rodrigo, ödevini iyi başarmış, vaka yerine bir sürü insanı ulaştırmaya muvaffak olmuştur. Tam o esnada fırtına çanları işitilir:
(10) Mükerrer çan sesleri.
Othello görünür; çarpışmalar önlenir; Othello Jago’ya dönerek: “Benin kıymetli Jago’m, o her zamanki sevginle, bana olan bağınla söyle bana, burada ne var?” der. Jago derhal korkunç bir yalan ve yaltaklanma havası içinde şu cevabı verir: “Bilmem... bunlar pekâlâ iyi anlaşıyorlardı, neşeli idiler... ama ne oldu bilmiyorum, sanki kötü bir yıldız bunların kafasını bulandırdı, kılıçlarını çekip birbirlerine saldırdılar...”. İşte Jago tam burada o meşhur yalan aryasıyla Othello’ya karşı kozunu oynamaya başlar ve şöyle teganni eder: “Ayaklarım kırılsaydı da buraya gelmeseydim”.
(11)
Bu hadiseyi sessizce seyreden Othello’nun tam o sırada hiddetlediği görülür; Cassio işinden atılmıştır; bu suretle Jago’nun bir düşmanı eksilmiştir. Tam burada birinci perde iner, ikinci perde başlar.
(12)
Jago, ikinci perde ile beraber Othello’yu yıkmaya azmetmiştir. Bu sefer de işinden atılmış olan Cassio’yu maksadına âlet etmeye karar vermiştir. Nitekim bir dost yüzü takınarak bu zavallıya elini uzatır; Othello’nun merhametini harekete geçirebilmek için, Desdemona’nın temiz kalbine sığınmasını ona tavsiye eder. Yine Jago’nun erişilmez sahtekârlığı pahasına, Othello’nun ruhunda Desdemona’ya karşı şüphe ve kıskançlık duyguları alevlenmeye başlamıştır. Esasen yalnız böyle bir halin başlaması, Othello’nun devrilmesine kâfi bir sebep olabilir, çünkü Othello’nun, yani zenci komutanın hisleri ve istekleri o derece gevşek bir bağla dış dünyaya bağlıdır ki, ufak bir sarsıntı ile Othello’nun kendi hislerinin esiri olması işten bile değildir. Bu sahnede zaten Othello da yıkılmak üzere olduğunun farkına varmıştır. İşin en feci tarafı, Othello’da iç-yaşayış ile dış-yaşayışın birbirinden ayrılmaz bir bütün olmasıdır. Esasen bu ciheti Jago da sezmiş ve Othello’nun bu zaafından faydalanmak suretiyle planını tatbike karar vermiştir. Nihayet Othello’yu kıskandırma planı sistemli olarak tatbik mevkiine konur. Burada Jago, okuduğu arya ile sanki Othello’ya “Dikkat et! Sana anlatacak ne meraklı hikâyelerim var” demektedir.
(13)
Derken Jago Othello’yu büsbütün kıskançlık uçurumuna çeker götürür ve Cassio’nun ağzından okuttuğu aşk şarkısını Othello’ya da işittirmek suretiyle zavallı zenciyi çileden çıkarır.
(14)
Böylelikle Jago’nun avucuna düşen, Desdemona’nın ihanetine inanarak “Bu ne büyük suç, bu ne rezalet!” diye haykıran Othello’ya, bütün soğukkanlılığıyla, “Sana bir hikâyem daha var” diye cevap veren, daha sonra da Desdemona’nın mendilini Cassio’nun elinde gördüğünü göyleyen Jago, zenciyi büsbütün deli eder. Othello, Cassio’dan öç almak ahdiyle artık diz çöküp yemin etmeye başlamıştır.
(15)
Othello bu yemini henüz bitirmemiştir k, Jago yerinden kalkmamasını ona ihtar ettikten sonra, kendisi de onun yanına diz çöker, Othello’nun yeminine iştirak eder, ona yardım vaat eder. Yalnız bu iki tip yeminin birbiriyle mukayesesi, her iki insanın ruh durumunu, karakterini açığa vurmaya kâfidir. Hele burada yeniden işitilen kromatik Jago motifleri, insanın tüylerini ürpertir. Daha sonra işitilen, Othello’nun “tremolo” motifleri ise, ıstırap içinde titreyen bir ruhu yansıtmaktadır.
(16) (17)
Burada da ikinci perde iner, üçüncü perde başlar.
(18) III. Perde giriş müziği.
Eserin tahlili bakımından çok önemli olan dördüncü ve son kısma gelince: Bu kısma girerken işitilen orkestra müziği de, bundan önceki giriş müziklerinde olduğu gibi, dramatik havayı büsbütün kamçılamaktadır.
(19) IV. Perde giriş müziği.
Bu son kısımda Othello, Desdemona’yı öldürmeye karar vermiştir. Desdemona uykudadır. Othello, sevgili eşini bir aralık hayran hayran seyre dalar; hiddet ve şefkat sahneleri birbirini kovalar. Bu çeşit ruh tezatları arasında Desdemona uyanır, öldürüleceğini anlar; önce Othello tarafından itirafa davet edilir, sonra da ansızın boğulup öldürülür.
(20)
Bu facia karşısında Othello ancak ölmekle azaptan kurtulabileceğini anlamıştır. Istırap içinde veda aryasını okur; kendini hançerler ve sevgili eşi Deseemona’nın üstüne düşerek ölür; ve çok hazin bir parça olan veda aryasının okunmasından sonra cereyan eden bu ölüm sahnesinden sonra Othello faciası sona erer.
(21) (22)
Bu büyük eserin müzikle ifade cephesinden kendini duyuran bu dahice buluşlar da gösteriyor ki, Verdi yalnız bir besteci değil, devrinin dramatik konularına hükmeden tipleri sırf müzikle karakterize etmesini bilen bir psikologdur. O halde tek başına kıymet olan Shakespeare yaratması, Verdi dehasıyla da elbirliği etmek suretiyle büsbütün kıymetlenmiş ve insanlığın ölmez sanat eserleri arasında layık olduğu yeri almıştır.