
Ankara Radyosu
27.6.1966 tarihinde
banda alındı.
Cevad Memduh Altar
Sayın dinleyenlerim,
Sanatta “çocuk” konusu yeni değildir. En eski çağlardan tutun da günümüzün yaratma esprisine gelinceye kadar çocuk, sanata sık sık konu olmuştur. Ninniler onun yazılmıştır; anılar onun için söylenmiştir. Beethoven’in, Brahms’ın ve daha nice nice bestecinin çocuk için yazdığı şarkı, ninni, müzik edebiyatında önemle yer almıştır. Dünyanın her bucağında çocuğun müzikteki, plastik sanatlardaki, edebiyattaki yeri büyüktür. Bugünün küçüğü yarının büyüğü demek olan çocuğun sanatta özel bir yer alması, sanatçının da kafasını yorması kadar güzel bir şey olamaz. Çünkü geleceğe olan inancın tek dayanağı çocuktur. Her şey onunla yeşerir, tazelenir. Ressamın fırçasına, heykelcinin kalemine, bestecinin sazına her seferinde yeni ve canlı bir yaşantıyı armağan eden değerli varlık, çocuktur.
Sanatta Romantik süre diye adlandırılan parlak bir yaratma çağı, çocuğun olağanüstü değerini de gereği gibi tanımıştı. 19. yüzyılın hemen yarısını etkileyen büyük besteci Robert Schumann da çocuğa değinmede, sanatında çocuğa özellikle yer vermede gecikmemişti. Hayatı çok canlı, çok hareketli geçmiş olan Schumann, daha genç yaşlarda iken çocuğun ne demek olduğunu anlamış, bu anlayışı kendi yaratma gücü açısından da dile getirmiştir. Sanatçının Op.15 sayısı ile anılan “Kinderszenen” (yani Çocuk Sahneleri) adlı piyano eseri, onun çocuk konusuna verdiği değeri yakından tanıtacak kadar özlü bir eser olmanın önemini taşımaktadır. Bu eserin 13 küçük bölümün birleşmesiyle meydana gelen kuruluşu, piyanistik anlatımı, çocuğun yorumuna yöneltmede eşsiz bir örnek olmuştur. Piyano edebiyatında çocukla ilgili tefekkürün en üstün örneğini veren bu ince eserin 13 bölümü, sırasıyla şu izlenimlerin ruhsal yaşantılarını karakterize etmektedir: Yabancı illerden, yabancı insanlardan; Acayip bir masal; Kovalamaca; Yalvaran Çocuk; Sevinç; Önemli bir olay; Rüya; Ocak başında; Değnek atlı şövalye; Çok ciddi; Korkutma; Uyuyan çocuk; Şair konuşuyor.
Bakınız Robert Schumann’ın sevgili eşi, hayat arkadaşı, yaşadığı çağın ünlü piyanisti Clara Wieck, Schumann ile evlenmeden kısa bir süre önce nişanlısına gönderdiği mektupta, “Çocuk Sahneleri” adlı eser için ne diyor: “Ah, senin Çocuk Sahnelerin hiçbir anlatıma sığmayacak kadar güzel… Ondan dolayı seni ancak öpmek istiyorum! Daha dün düşünüyordum, hâlâ da düşünüyorum ya, bu eserde konuşan şair acaba sahiden bana hayat arkadaşım mı olacak, bu kadar büyük bir mutluluğa sahiden kavuşacak mıyım? diye. Ah, buna bir türlü akıl erdiremiyorum! Senin bu eserini çalabildiğim için, her defasında hayranlığım o nisbette artıyor. Senin bulduğun o sesler neleri söylemiyor ki, senin her düşündüğünü ben de olduğu gibi anlıyorum, ve sende, senin seslerinde yok olmak istiyorum. Bu sahnelerin tümünde, dinleyene senin ruhsal yaşantın olduğu gibi görünüveriyor”.
Clara, Robert Schumann’ın “Çocuk Sahneleri” adlı eserine karşı duyduğu hayranlığı belirten sözlerini, şimdi de eserin bazı bölümlerine değinerek şöyle açıklıyor: “…Meselâ eserin “Yalvaran Çocuk” bölümünün, insanı içten saran sadeliğine diyecek yok! Burada âdeta küçücük ellerini birbirine kavuşturup yalvaran çocuğu görür gibi oluyorum”.
(Das bittende Kind – Yalvaran çocuk)
Clara, sonra eserin “Uyuyan çocuk” bölümüne değiniyor ve şöyle diyor: “Uyuyan çocuğa gelince: bu bölümde gördüğümden daha güzel bir şekilde gözleri kapamaya imkân yok. Bu parçada o derece bir özellik, öylesine bir serüven var ki, bunları anlatacak sözleri bulabilmem imkânsız”.
(Das Kind im Schlummern – Uyuyan çocuk)
Bakınız Clara, eserin “Yabancı illerden, yabancı insanlardan” adını taşıyan 1. bölümü için de ne diyor: “Bu ilk bölüm zaten başından beri benim en sevdiğim bölüm ve “Garip hikâye” parçasını da onun kadar seviyorum. “Kovalamaca”ya gelince, bu bölüm ne kadar neşeli, ne kadar olağanüstü bir deyişle anlatılmış”.
(Von fremden Ländern und Menschen – Yabancı illerden, yabancı insanlardan
Die Kuriose Geschichte – Acayip masal
Haschemann – Kovalamaca)
Robert Schumann’ın “Çocuk Sahneleri”ndeki Sevinç ya da Mululuk adlı bölüm için de Clara Wieck aynen şöyle diyor: “Bu kısım, içimde öyle bir huzur yaratıyor ki, hele o fa majöre geçiş, öylesine ve o derece yüceltici ki, orası sana da öyle gelmiyor mu, sanki eserin bu kısmında sen kendi sevincini, kendi mutluluğunu yaşıyor gibisin!”.
(Glückes genug – Sevinç)
Clara Wieck, Schumann’ın “Çocuk Sahneleri” adlı eserinin Önemli Olay adlı bölümü için de mektubunda şu görüşü açıklamış: “Eserin bu en güzel bölümünü istekle ve çok önem vererek çalıyorum, hele parçanın ikinci kısmı çok güzel”.
(Wichtige Degebenheit – Önemli olay)
Clara, “Çocuk Sahneleri”nin Rüya adlı bölümü için, Schumann’a yazdığı mektupta şu dikkate değer cümleyi kullanmaktan da kendini alamıyor; bakınız ne diyor: “İşte eserin bu kısmında, tıpkı rüyamda seni piyanonun başında görür gibiyim, bu ne güzel rüya!”.
(Träumerai – Rüya)
Bütün bu güzellikler, Robert Schumann’ın gençlik yıllarında giriştiği ateşli yaratma hamlelerinin izleridir; ve müzik tarihinde de önemli yer alan bu süre (1830-1840), Schumann’a yalnız piyano için eser yazabilmenin ilhamını vermiştir (Papillons, Intermezzi, Impromptus, Davidsbündler, Carneval, Kinderszenen, v.b.).
Dinlediğiniz gibi, bu eserlerin her biri genel olarak bağımsız ve tek bölüm halinde kurulmuş birer yaratıştır. Halbuki Schumann bu eserlerle de yetinmemiş, 1840 yılında, daha büyük formlara, enstrümantal kuruluşlara ve nihayet vokal müziğe yönelmiştir (Sonatlar, Senfoniler, Oda Müziği eserleri, Lied’ler, Oratorio’lar, operalar).
1840 yılı Schumann için başka yönden de büyük önem taşıyan bir yıldır. Sanatçının Clara Wieck ile evlenme yolunda giriştiği çetin savaş, bu süreye rastlar. Aynı tarihlerde büyük çağdaşı Chopin için söylenmiş olan sözler, varılmış yargılar, hiçbir kelimesini değiştirmeden Schumann için de söylenebilir. Nitekim o sıralarda, tek bölümlü veya tek hücreli yaratıştan, serbest ve değişik bölümlü piyano eserlerine intikal eden Schumann, tıpkı Chopin gibi, lirik mizaçlı bir piyano bestecisi olma yolundadır… (Davidsbündler, Kreisleriana); fakat bu yol, gene de üzüntü ve ıstırapla dolu bir yoldur. Bu derece elemli bir süre içinde bile büyük sanatçının, eserlerinde, çocuk gibi, çok üstün bir konuya yer vermesi ve “Çocuk Sahneleri” adlı eserini içten gelen istek ve ilgiyle yazmış olması, üzerinde önemle durulması gereken bir sanat olayı olmanın önemini taşır.
Robert Schumann’ı, bütün eserlerinde olduğu gibi, çocuğa, çocuğun dünyasına da yönelten çok önemli bir yorumu, biraz sonra kendi yazdığı bir metinden dinleyelim ve sanatçının “Çocuk Sahneleri” adlı eserinden geri kalan Ocak Başında, Değnek Atlı Şövalye, Çok da ciddi, Korkutma, Şair konuşuyor adlı bölümleri de dinleyip konuşmamızı bitirelim:
Schumann, sanatçının ilham öncesiyle ilgili duygulanma eylemini, bahsettiğim yorumda ne ince bir ifade ile açıklamaktadır. Nitekim Schumann, “Çocuk Sahneleri” adlı eseri yazarken de, kendi yaratma esprisine bağlı özelliğin gereklerine değiniyor ve biraz sonra okuyacağım kendi yorumunda, sanatçı, farkında bile olmadan, gene kendinden bahsediyor. Schumann, “Müzikte Dış Etkenler” başlıklı bu yorumunda bizlere aynen şöyle demektedir: “Eğer bestecinin, kendisi için mütevazı niyetle bir tarafa koyduğu kalemi ve kâğıdı kullanarak şu veya bu fikri hemen ifade edebileceği sanılıyorsa, hata edilmiş olur. Kaldı ki sanatçının dış dünyadan ansızın edindiği intiba ve tesiri de dile getirdiği anlar az değildir! Müzik sanatına bağlı hayal ediş ile birlikte, kulağımızın yanında çok kere gözümüz de farkında olmadan bir fikrin tesiri altında kalabilir; ve daima aktif durumda olan göz, bir sürü akor ve ses dalgaları arasında bile öyle şeyleri bulur ve tespit eder ki, bütün bu buluşlar, müzik sanatının geliştirme özelliği içinde, âdeta görünür varlıklar ve şekiller haline gelebilirler. Seslerle elde edilen fikir veya şekillerin, müzik sanatı ile çok yakından ilgili unsurları geniş nisbette ihtiva etmeleri iledir ki, eserlerin, şairane olduğu kadar, görünür bir ifadeye ulaşabilmeleri imkânı da temin edilir; ve bestecinin, hayal edip açıklama gücündeki başarı derecesi ile de müzik sanatına yüceltme ve heyecan verme güçlerini kazandırma imkânı sağlanmış olur”.
(Am Kamin – Ocak başında
Ritter vom Stockenpferd – Değnek atlı şövalye
Fast zu ernst – Çok da ciddi
Fürchtenmachen – Korkutma
Der Dichter spricht - Şair konuşuyor )