
Ankara Radyosu
13 Eylül 1968, Cuma
Saat: 20.30 – 21.30
“Müzik dünyasında gezintiler”
Hazırlayan ve sunan: Cevad Memduh Altar
Sayın dinleyicilerim,
Bugünkü konuşmamda Lied konusu üzerinde duracağım ve Avusturyalı Lied bestecisi Franz Schubert’in (1797-1828), Goethe’nin şiirlerinden bestelemiş olduğu 12 Lied’i sızlere açıklayacağım.
Bilindiği gibi Schubert, müzik sanatının hemen her dalında eser vermiş bir bestecidir; fakat kültür tarihindeki yerini özellikle bir alanda almıştır ki o da Lied besteciliği alanıdır.
İlk olarak Orta Avrupa’da ve 18. yüzyılın ikinci yarısında, lirik şiirin öncüleri olarak tanınan şairlerin, Lied sanatının gelişmesine büyük yardımları olmuştur. Bu şairlerin en başında Herder, Goethe ve Schiller gelir. Daha çok bu şairlerin şiirlerini besteleyen müzikçiler, yeni ve özlü bir Lied literatürünün meydana gelmesine öncülük etmişlerdir. Hele Viyana Klasikleri olarak vasıflandırdığımız Haydn, Mozart ve Beethoven gibi besteciler, bu alanda da vermiş oldukları örneklerle, Lied yaratıcılığı için sağlam bir geleceği müjdelemişlerdir. Nitekim bu müjde, Lied sanatına özgü bağımsız bir literatürün meydana gelmesi yolunda gerçekleşmeye başlamıştır. Bu yeni sanatın öncüsü, hattâ kurucusu Franz Schubert olmuştur. Schubert’ten sonra gelen Schumann, Brahms, Hugo Wolf gibi besteciler de Lied literatürünün gereği gibi beslenip gelişmesini sağlamış oldular.
Müzik alanında tertiplenen bağımsız Lied Konserleri (Lied Akşamları), olağanüstü sonuçların elde edilmesine yol açmıştır. Böylelikle insan sesi için meydana getirilen Lied literatürü, yalnız Lied’leri okumak üzere yetiştirilmiş olan ve Konser Okuyucusu (Konzertsinger) diye vasıflandırılan ayrı bir icracı kolunun meydana gelmesini gerektirmiştir.
Franz Schubert’ten bu yana Lied alanında eser veren bestecilerin yaratmalarında, teknik ve estetik açılardan çok önemli bir uygulama prosedürünün meydana geldiği görülür. Bu duruma göre Lied’lerde melodi çizgisi, şiirin söz ritmiyle iç içe işlenip geliştirilmiştir ve böylece Lied literatürü, her bakımdan orijinal ve kendine özgü bir stile kavuşmuştur. Bu yola yönelmiş olan Avusturyalı Lied bestecisi Hugo Wolf’dan sonra Richard Strauss, Pfitzner, Reger ve Mahler gibi besteciler, Lied edebiyatını daha da geliştirmişlerdir. Öte yandan doğuşunu ve oluşunu her bakımdan Orta Avrupa’da tamamlamış olan Lied sanatı, Fransa’da Duparc, Fauré, Finlandiya’da Sibelius çapındaki bestecilerin elinde gelişimine devam etmiştir.
Zamanımızda hemen bütün besteciler Lied türünde de eserler yazıp, dünya Lied literatürüne önemli katkılarda bulunmaktadırlar.
Şimdi de müzik sanatında Lied’in asıl kurucus olan Franz Schubert’e döneceğim. Bu sanatın, ileride bağımsız bir literatüre kavuşacağını müzik dünyasına daha başlangıçta müjdelemiş olan Schubert’in sizlere bugün dinleteceğim 12 Lied’i, bu türün bağımsız gelişimine yön vermiş bulunan temel eserlerden sayılırlar.
Dinleyeceğimiz Schubert Lied’lerini, ünü bariton Dietrich Fischer-Diskau okuyor ve piyanoda ona Jörg Demus eşlik ediyor. Bu Lied’lerde işlenmiş olan şiirlerin hepsi de Goethe’nindir.
Şimdi dinlenecek 1. Lied’in adı: “Yolcunun Akşam Şarkısı” (Wanderers Nachtlied): Bu Lied’e konu olan yolcu insandır ve bu yolcu geceleyin tek başına Bilinmeyen Büyüğe yönelir ve kısaca şöyle der: “Sen! Göklerin olan, Sen! Acıları dindiren, Umuda umut katan, huzur veren Sen! Gel artık, gel dol içime!”.
(Müzik)
Şimdi dinleyeceğiz ünlü Lied: “Her yer gibi” (Ein Gleiches) başlığını taşır. Schubert, Goethe’nin ölümünden birkaç gün önce Ilmenau’daki bağevinin tahta duvarına yazmış olduğu şu şiiri besteleyerek, dinleyeceğimiz Lied’i meydana getirmiştir. İhtiyar Goethe, bu şiirinde hayata veda eder ve şöyle der: “Bütün tepeler sessiz; zirvelerde duyamazsın bir nefes bile! Kuşlar da susmuş ormanlarda. Bekle hele bekle! Yakında susacaksın sen de!”.
(Müzik)
Schubert ve Goethe’den şimdi dinleyeceğimiz Lied’in adı: “Ganymède”dir. Grek mitolojisine göre insanüstü bir varlık olan Truvalı güzel Prens Ganymède, Tanrılar Tanrısı Zeus’a içki sunmakla görevlidir. Kartal biçimine giren Zeus, onu Olymp dağına kaçırır ve Tanrılara içki sunmakla görevlendirir. Burada Goethe, Ganymède’i düşünerek uyanan bahara sevinirken, baharın, sabahın parlak ışınları gibi kendini nasıl sardığını anlatır, hayallerini içtenlikle dile getirir.
(Müzik)
Sayın dinleyenlerim, şimdi de Schubert ve Goethe’den dinleyeceğimiz Lied’in adı “Avcının Akşam Şarkısı” (Jägers Abendlied): Bu Lied’de, elinde tüfek, av peşinde koşan avcının kafasından sevgilinin hayali bir türlü silinmez. Avcı, nereye gitse o hayalle karşılaşır.
(Müzik)
Franz Schubert’ten şimdi dinleyeceğimiz Lied’in adı: “Kronos’a”dır (An Schwager Kronos): Grek mitolojisinde Uranos ile Gaia’nın oğlu olan Kronos bir devdir; evlenir; ileride oğullarından birinin gücüyle güçten düşeceğini falcıdan öğrenir; bütün oğullarını yok eder; Tanrılar Tanrısı Zeus da onun oğludur; ama anası onu babasından korur ve Zeus da Baştanrı olunca babası Kronos’u ezer ve Tartarus’a, yani cehenneme atar. Goethe bu mitolojiyi yansıtan şiirinde, gene insanoğlunu eleştirmiştir; Schubert ise bu şiiri müziğiyle daha da mânâlandırmıştır.
(Müzik)
Schubert’ten şimdi dinleyeceğimiz Lied’ın adı: “Denizin Sükûneti” (Meeres Stille): Bu Lied’de Goethe ve Schubert denize yönelirler; şu ortak duyguyu dile getirirler: “Su sessiz, ürpertisiz; Her yer sakin, rüzgârsız; Sanki her şey ölmüş gibi; Uçsuz bucaksız ufukta bile oynamıyor dalgalar!”.
(Müzik)
Franz Schubert’ten şimdi dinleyeceğimiz Lied’in adı: “Prometheus”dur: Goethe ve Schubert, bu ünlü Lied’i Grek mitolojisindeki Prometheus efsanesinden esinlenerek meydana getirirler. Prometheus, Tanrılar Tanrısı Zeus’un elinden ateşi çalıp insanlara götürür; Zeus kızar, onu zincirle kayalara çakar. Derken ona bir kartal dadanır ve kartal Prometheus’un koparıldıkça yeniden biten ciğerini yiyip tüketmeye uğraşır; fakat günün birinde Herakles Prometheus’u kurtarır; hattâ Prometheus’un sonradan insanları yaratmış olduğu söylenir.
Bu Lied, Prometheus’un ağzından şu anlamı yansıtır: “Göklerini kara bulutlarla ört, ama dünyamı bana bağışla, Zeus! Kendine yapamadığın kulübemi, ocağımı ve ocağımın alevini benden kıskanıyorsun değil mi?!”. Bu Lied şu sözlerle biter: “Burada ben, insan yaratıyorum; insana düşündüğüm biçimi veriyorum. Öyle bir kuşak gelecek ki, bana benzeyecek, acıda, ağlamada, tat almada, neşede benim gibi olacak! Sana hiç benzemeyecek, benim gibi olacak!”.
(Müzik)
Schubert’in şimdi dinleyeceğimiz Lied’i: “Harp Çalanın Şarkıları” (Gesänge des Harfners): Burada acısını harpanın eşliğiyle yansıtan şair, yanıp yakınır ve şöyle der: “Kimsesiz olan yalnız olandır! Herkes yaşar, herkes sever, acısıyla baş başadır! Bırak insan yaşasın, yalnızlığı anlasın!”.
(Müzik)
Sayın dinleyenlerim, Schubert ve Goethe, şimdi dinleyeceğimiz “Ay’a” (An den Mond) adlı Lied’de aya yöneliyorlar ve şöyle diyorlar: “Ormanları, dereleri, sise benzer ışığınla sarıyorsun. Ruhumu da solgun ışığınla sarsan olmaz mı?”.
(Müzik)
Schubert ve Goethe’den şimdi dinleyeceğimiz şarkının adı “Denizde” (Auf dem See): Goethe ve Schubert bu Lied’de de tabiate dönerler ve şu duyguyu yöneltirler: “Bana besi, taze kan, şu uçsuz bucaksız dünyadan geliyor. Beni göğsünde saklayan tabiatin bir lutfu değil de nedir bu?”.
(Müzik)
Schubert ile Goethe’den şimdi dinleyeceğimiz Lied’in adı da “İlk Kayıp”tır (Erster Verlust): Bu içli Lied’de şair, ilk aşkına değinmiş ve besteci de şu yakınmaya müziğiyle vücut vermiştir: “O ilk aşkın günlerine kim yeniden varabilir? O sevginin bir ânına kim yeniden hayat verir?”.
(Müzik)
Şimdi de Schubert-Goethe lirizminin ortak sentezi olan ünlü Lied’lerden sonuncusunu dinleyeceğiz. Bu Lied “İlham Perisinin Yarattığı İnsan” (Musensohn) adını taşır. Bu eserde insan ruhunun med ve cezrini dile getiren besteci ve şair, yaratma isteğinin verdiği heyecanla şöyle der: “Bu Lied’leri yazmak için, tarla demem, orman demem dolaşırım, gezerim; hiçbir yerde duramam. İlk çiçeği, tomurcuğu bekleyemem, yazarım gene. Lied’lerimi sonradan selamlarlar varlıklar. Kış gelir çatar gene, rüyama gömülürüm!”
(Müzik)