
Ankara Radyosu
17.II.1952
Pazar, saat: 10.00-10.45
Cevad Memduh Altar
Wagner’in Dresden’de geçen çocukluk yılları, müstakbel dehayı muhite belli edecek kadar verimli yıllardı; fakat çok kere olduğu gibi, muhit bu dehayı da geç anlamaktan geri kalmadı; küçük Wagner’i hemen herkes, mensup olduğu ailenin müziğe hiç kabiliyeti olmayan bir ferdi olmakla itham etti. İhtimal bu ithamların tesiri altında kalan Wagner, uzun yıllar müzikten kaçmak, edebiyata sığınmak zorunda kaldı; bu sefer de edebî kültürü alabildiğine gelişen genç sanatkâr, 1854 yılında, yani 41 yaşında iken, daha evvel yazdığı iki büyük eserde de olduğu gibi, hem manzum metnini, hem de bestesini bir arada işlemek suretiyle meydana getirdiği “Nibelungen” operası yüzünden, devrin büyük filozofu Schopenhauer’in hücumuna uğradı; hattâ Schopenhauer, kendisine Wagner tarafından hediye olarak gönderilen Nibelungen şiirinden dolayı bestekâra teşekkürlerini iblağa memur ettiği bir zate, genç Wagner’e şu sözleri söylemesini rica etti: “Dostunuz Wagner’e söyleyiniz, Nibelungen şiirini göndermiş olmasından dolayı kendisine çok teşekkür ederim; bana kalırsa o, müziği bir tarafa bıraksın da kendini şiire versin, çünkü daha ziyade şiir yazmaya istidadı var. Ben Schopenhauer, Rossini ile Mozart’a sadık kalmaya ahdettim”.
Halbuki Schopenhauer’den biraz sonra filozof Nietzsche, Wagner’i devrinin bir “kültür dehası” olarak vasıflandırıyordu. Nihayet filozof Schopenhauer de öldü, bu sefer ne gariptir ki Wagner ibdaları [eserleri] Schopenhauer felsefesinin sanatta devamı olarak kabul edildi; yani birçok estetler, Wagner felsefesine Schopenhauer felsefesinin “aşk ve feragat yoluyla halâs [kurtuluş]” tezi üzerinde devamı nazarıyla baktılar. Zamanında çeşitli tefsirlere [yorumlara] maruz kalmış olan Wagner, muhakkak ki 19. asır boyunca Beethoven dehasının varisi olma şerefine layık bir sanat adamı idi. Nitekim 19. asırda Yeni Romantizmin ilk ve son mümessili olan bu büyük inkılapçı, müzik sanatına, her şeyden önce, Beethoven ile başlayan felsefi görüşleri hakim kılmıştır; bu suretle müzik sanatını bir ses oyunu olarak değil, yüksek duygulara tercüman olan bir ifade unsuru olarak inkişaf ettirmiştir [geliştirmiştir]. Diğer taraftan devrinin sayılı bir fikir adamı olan Richard Wagner, çok genç yaşlarda iken tasarladığı sanat inkılabına ileri çağlarda ulaşıncaya kadar, tefekkür [düşünce] tarihinin bütün safhalarını adım adım takip etti. Nitekim sanatkâr, antik hikmetten, antik tefekkürden başlamak suretiyle “Hün” ve “Cermen” efsaneleri içinde, “Latin” edebiyatı ile Rönesans edebiyatında, nihayet Shakespeare dünyasında kemale [olgunluğa] erdi.
Richard Wagner, genç yaşlardan beri –romantik edebiyatın diğer sanat adamlarında da olduğu gibi– daima masallara, efsanelere el uzatıyordu; eski Hün ve Cermen masallarını büyük bir alâka ile tetkik eden sanatkâr, onları yeniden işliyordu; bu suretle müzikli sahne eserlerinin erişilmez metinlerini bizzat meydana getiriyordu. Nihayet böylece yıllar geçti 1848’de yetmiş yıllık bir ömrün henüz yarısını tamamlamış olan Wagner, opera tarihine o zamana kadar görülmemiş olan iki mühim eseri kazandırdı ki, bunlardan biri Tannhäuser, ötekisi ise Lohengrin operası idi.
(Wagner: Tannhäuser uvertürü) 8 dk.
Richard Wagner’in “Tannhäuser yahut Wartburg’da âşıklar günü” adlı operasının kısaca tahliline gelince: Çok eski bir masaldan alınan Tannhäuser operasının mevzuunu, Wagner’in manzum olarak işleyiş seyrine göre ele alalım: Vaka, 13. asırda, Almanya’da Thüringen eyaletinin Wartburg şatosunda geçer. Genç, güzel bir saz şairi olan derebeyi Tannhäuser, aşk tanrıçası Venüs tarafından zaptedilmiş, tanrıçanın Venüs dağının altındaki ikametgâhına hapsedilmiştir. Tannhäuser burada güzellik tanrıçası Venüs’ün kolları arasında ömrünün tam bir yılını geçirir. Fakat Tannhäuser artık yurdunu özlemiştir. Nihayet tanrıçanın elinden kurtulur, tekrar arza [dünyaya] döner. Genç Tannhäuser’i karşılarında gören sevgilisi prenses Elisabeth ile arkadaşları çok evinirler. Nihayet o memlekette öteden beri âdet olduğu gibi, hükümdar Hermann, maiyetini, derebeylerini, saz şairlerini sarayının büyük salonunda toplar, soracağı suale âşıkların sazları refakatinde okuyacakları şarkılarla cevap vermelerini bildirir ve onlara aşk nedir? diye sorar. Her şair, aşkı anladığı gibi tarif eder, hemen hepsi aşkı bir fazilet diye vasıflandırır. Fakat yalnız Tannhäuser aşkı sırf bir “zevk” olarak tanıdığını ilan eder. Şairin bu tefsirine orada hazır bulunanların hepsi üzülür, hele bir yıldan beri göze görünmeyen bu gencin Venüs dağında güzellik tanrıçası Venüs tarafından zaptedilmiş olduğu, gene kendi okuduğu bir şiirden anlaşılınca, işlediği bu büyük günahtan dolayı, gerek sevgilisi Elisabeth, gerek orada bulunanların hepsi Tannhäuser’e fena halde kızarlar; onu öldürmek isterler. Fakat Elisabeth onu nedamete terk etmenin daha doğru olacağını söyler; memleketin hükümdarı Hermann ise, derhal yaya olarak Roma’ya kadar yürüyüp, orada tövbe ve istiğfar etmesini günahkâr Tannhäuser’e tavsiye eder. Tannhäuser Roma’ya gitmediği halde gittim diye yalan söyler; fakat tam bu sırada Venüs dağının içi gözünün önünde birdenbire belirir; Venüs onu tekrar kendisine, şehvet âlemine çağırır; halbuki arkadaşı Wololfram, Tannhäuser’i sımsıkı tutmaktadır. Nihayet Tannhäuser zorla Venüs’e gitmek ister; bu sefer de arkadaşı Wololfram, sevgili Elisabeth’in adını yüksek sesle haykırır; bu sesi işiten Tannhäuser olduğu yere mıhlanır kalır; Venüs dağı da derhal ortadan kaybolur. Nihayet uzaklardan bir cenaze alayı görülür. Bu alay, tanrının, sevgilisini affetmesi için kendini kurban etmiş olan Elisabeth’in cenazesini getirmektedir. Nihayet Elisabeth’i ölmüş olarak gören Tannhäuser, bitkin bir halde cesedin üzerine düşer ve ölür; fakat ne gariptir ki dayanmak için elinde tuttuğu kupkuru bir değnek, tam o esnada ansızın yaprak verir ve yeşerir. Orada bulunanların hepsi hayret içindedir, çünkü bu yeşerme mucizesi, tanrının bir günahkârı affetmiş olduğuna delâlet etmektedir. Nihayet Roma’dan dönen hacılar, bu mühim mucizeyi hep bir ağızdan şarkılarıyla tesit ederlerken [kutlarlarken] masal sona erer.
(Introduction: Elisabeth 4 dk.
Çoban, Tannhäuser koro 4 dk.
Elisabeth, Tannhäuser Wolfram 4 dk.
Elisabeth’in duası 4 dk.
Tannhäuser Wolfram, diğer saz şairleri ve koro) 4 dk.