
Ankara Devlet Tiyatrosu broşürü
Şubat 1976
JOHN GABRİEL BORKMAN ADLI DRAMI ÜZERİNE
Norveçli tiyatro yazarı Henrik İbsen’in (1828-1906) eserlerinde, toplumsal olaylar daima natüralist açıdan işlenmiştir. Geçen yüzyılın ikinci yarısında, daha çok bu tür sorunlara yönelen şairin geniş ölçüde sahne eserleri yazmasında, bu eğilimin büyük etkisi olmuştur.
İbsen’in 1896 yılında yazdığı John Gabriel Borkman dramında, kişisel başarısına aşırı güveninden ötürü büyüklük kuruntusuna kapılarak toplum düzenini hiçe sayan, yasalara ters düşen tasarıları uygulamada sakınca görmeyen bir banka direktörünün serüveni işlenmiştir.
John Gabriel Borkman dramında rolü bulunan belli başlı kişiler şunlardır: Eski bir banka direktörü olan John Gabriel Borkman ile eşi Gunhild, Gunhild’in kız kardeşi Ella ve Borkman’ın oğlu Erhard. Dramın öteki kişileri ise, genç ve güzel dul Fanny Wilton ile Borkman’ın gençlik arkadaşı ihtiyar Foldal ve Foldal’ın kızı Frida’dan oluşmuştur.
Olay, Norveç’te başkent Oslo’ya yakın Rentheim ailesinin çiftliğinde ve kışın geçmektedir ve şöyle gelişmektedir: Büyüklük kuruntusuna kapılarak, gerçek kişiliğini, hayal dünyasında yitiren banka direktörü John Gabriel Borkman, özellikle endüstri alanında göze aldığı çapraşık girişimleri gerçekleştirebilmek için, kendi yönettiği bankanın mevduatına gizlice el koymuş, sayısız kişiyi zarara sokmuş ve sonunda beş yıl hapse mahkûm olmuştur. Bu durum karşısında kocası Borkman’dan nefret eden Gunhild, hapisten çıktığı sekiz yıldan beri onu bir kez bile görmeden, çiftlikteki evin alt katında oturmakta, Borkman ise aynı evin üst katında yalnız başına yaşamaktadır. Büyük suçundan ötürü ellerinden her şeyleri alındığı için yoksul duruma düşen Borkman ile eşi Gunhild, çiftlikteki evde, yıllardır birbirini görmeyen iki sığıntı gibi vakit geçirmektedirler, çünkü çiftliğin asıl sahibi olan Gunhild’in kız kardeşi Ella, Gunhild ile eniştesine kırgın olduğu halde, sırf onları barındırabilme amacıyla evi her ikisine bırakıp, hayatını onlardan uzak bir yerde geçirmeyi öngörmüştür.
Borkman, beş yıllık hapis cezasını bitirdikten sonra, hiçbir iş yapmadan oturduğu çiftlik evinin üst katında, gene de eski projelerinin günün birinde kesinlikle gerçekleşeceğine ve kendisini yalvararak işin başına yeniden getireceklerine olan inançla yaşayarak, evin salonunda her gün bir aşağı bir yukarı dolaşmakta, Gunhild ise, kendi deyimiyle “ihtiyar kurdun” yüzünü görmek şöyle dursun, onun korkunç ayak seslerini duymanın verdiği bunalımla büsbütün ezilmektedir.
İbsen dehasının oluşturduğu bu aile dramının gerçek yönü şudur: Borkman, Gunhild ile evlenmeden önce Ella ile sevişmiş, ama hayallerine sevgiyle karşı duran bu temiz ruhlu kadını, sırf kişisel yararı için bir anda terk edip, onun kız kardeşi Gunhild ile evlenmekte sakınca görmemiştir; fakat bu kadını da büyük işler başarma kuruntusuna kurban etmiştir. Öte yandan Gunhild’in Borkman’ı gerçekten sevmiş olup olmadığı sorununda da kesin bir sonuca varmak olanaksızdır. Borkman’a delicesine bağlanmış olan Ella ise, banka direktörünün karşılaştığı tüm felaketleri, onunla ancak meşru bir ilişki kuramamış olmanın talihsizliğinde aramakta ve kız kardeşi Gunhild’i mutsuz sonuçların tek nedeni olarak suçlamaktadır.
Gunhild, ailenin kaybolan şeref ve itibarını kurtaracak tek kişinin, henüz üniversite öğrencisi olan oğlu Erhard olduğu inancındadır. Fakat düşünsel güç açısından orta seviyeli bir genç olan Erhard, annesinin, aile şerefini yeniden yükseltme yolunda yaptığı sürekli baskıdan kurtuluşu, genç ve güzel bir dul olan Fanny Wilton ve Frida ile birlikte uzak ülkelere sığınmada bulmuştur; ve annesini bırakıp onlarla seyahate çıkmıştır. Görülüyor ki, Gunhild, Borkman’ın da söylemiş olduğu gibi, gerçekten katı ruhludur; hattâ bu ruhsal katılığı, kocasının ölümü karşısında bile kolay kolay yumuşatamamıştır.
Ella’ya gelince: Bu kadın bütün kırgınlığına rağmen, yeğeni Erhard’ı yanına almış, onu sevgi ve şefkatle büyütmüştür. Ne var ki Gunhild, ailenin çiğnenen şerefini elde edebilme isteğiyle, oğlunu Ella’nın elinden çekip almış, bu tutum, yeğenine umutla bağlanan Ella’yı yeniden ruhsal bir bunalıma itmiştir. Ella’nın Erhard’a olan düşkünlüğünün, bir bakıma, bu içli kadının vaktiyle Borkman’a duymuş olduğu yakınlığın unutulmaz anılarıyla da ilişkili olduğunu gözden uzak tutmamak gerekir.
Ella, geçmiş yılların acıklı serüvenini, ancak Erhard’ı büsbütün yanına alıp, onu kendine varis yapmakla karşılayabileceğine inanmaktadır; ve bu konuda Borkman ile de anlaşmıştır. Ama konuşmaları gizlice dinleyen Gunhild’in amansız hücumuna uğrayan Ella, böylece en son umudu da kaybetmiştir. Öte yandan, geçirmekte olduğu ağır hastalıktan ötürü hayatının sonuna yaklaşmakta olduğunu anlayan Ella’nın, Borkman ile Gunhild’in anlaşmalarını sağlayıp, dağılan yuvayı baştan kurabilmek için giriştiği son çaba da boşa gitmiştir. Ne var ki Borkman’ın, karanlık bir kış gecesinde, ani bir krizle karlar üstünde hayata gözlerini yumması, tüm güçlüğü bir anda yenmiş ve bu yıllanmış maraz, her iki kardeşin Borkman’ın cesedi üstünde birbirine el uzatıp barışmasıyla sona ermiştir. Hattâ kocasının büsbütün kaybolması karşısında, ona olan ilgisini biraz olsun açıklayabilen Gunhild’deki beklenmedik değişme, ani ölümün ruhlarda yarattığı üzüntüyü olduğu gibi açığa vurmuş ve bu hal ileri yaşlara ulaşan iki kardeşin birbirlerine el uzatıp barışmalarına olanak sağlamıştır.
John Gabriel Borkman dramında, olay kış mevsiminde geçtiği için, büyük sanatçının ileri yaşlarda yazdığı bu eseri, zamanın ünlü Alman tiyatro yazarı ve yöneticisi Paul Schlenther (1854-1916), İbsen’in Hayat Kışı Dramı olarak nitelemiştiri.
Ankara, 3 Şubat 1976
Tunus Caddesi 55/4
Kavaklıdere
i Paul Schlenther’in, İbsen’in “John Gabriel Borkman” dramı için yazmış olduğu uzunca yorumun Türkçeye tam çeviri metni, eserin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından İskandinav Klasikleriyle ilgili olarak yayımlanan piyesler arasındaki çevirinin önsözünde yer almaktadır (Henrik İbsen, John Gabriel Borkman, Çeviren: Cevad Memduh Altar, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1951).