Cevad Memduh Altar1902-1995
English | Français | Deutsch | Italiano | Español

ESERLERİMAKALELER

Bu belgeyi Word Dökümanı Olarak İndirebilirsiniz!

Program dergisi
29 Nisan 1966
7 Mayıs 1966
Sayı: 35

DÜNKÜ RADYO, BUGÜNKÜ TRT

Cevad Memduh Altar

            Yalnız radyo yayınlarında değil, dün ile bugün arasında her şeyde fark olması gerekir Gelişim kanununun zorunluluğudur bu. Hele bir de jeopolitik durumun değişmez etkisi işin içine girdi mi, gelişimin ne hızını kesmek, ne de yatağını çevirmek mümkündür. Bu önlenmez akıma yönelecek her yardım, ancak hızı arttırır; yoksa geç de olsa amaca ulaşılacak, gelişim kanununun hükmü ister istemez yerine gelecektir. Vatan şairi Kemal:

Değişmez fen mi vardır,
Müstakar eşya mı kalmıştır?

beyitini boşuna söylememiş. İşi bu kesin gerçek açısından ele alırsak, bütün fenlerin olduğu yerde saymadan değiştiği, eşyanın da biçim değiştirdiği, yani “müstakar” [değişmeden] kalmadığı açıkça görülür. Nitekim dün atom, teoriydi, uzay, mitolojiydi; sonra bu konu bilimsel kişiliğe kavuştu. Derken madde kuvvet oluverdi. İnsanoğlu uzayda sokakta dolaştığı gibi dolaştı. Ay yüzüne dünyadan bir parça konduruldu, Ayın ve Merih’in yanı başından resimleri çekildi. Şimdi de elektronik çağın gerçeklerine uyuluyor. Aya ve daha başka gezegenlere rahat rahat inebilmenin hazırlıkları yapılıyor. Tabii bu deney de olumlu sonuçlanacak ve insan kim bilir daha ne olağanüstü başarılara aday olacak.

            Gelelim radyomuza: 39 yıllık Türkiye Radyosu da tabiatıyla yerinde saymadı. Milletlerarası planda bir gelişimin kaçınılmaz icaplarına boyun eğen Radyomuz, özerk bir kuruluş oldu; Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu adını aldı ve 1 Mayıs 1966 tarihinde de özerk işletmeciliğin ikinci yılını da tamamlamış olacak.

            1 Ocak 1965’te kuruluşun gerektirdiği program dönemine resmen ayak basmış olan TRT’nin, Türkiye radyoculuğuna getirdiği yeniliklerin en başında şüphesiz tarafsızlığı gelir. Memleketteki eski radyo rejimlerinden TRT’yi ayırt eden bu önemli farkın, yani tarafsızlığın en doğru yorumu şudur: “Türkiye’de radyo, artık hükümetlerin değil, devletin yayın organıdır ve vatandaş, yurt içi ve yurt dışı olayları, çağdaş gerçekleri, bütün yönleriyle, tarafsız bir açıdan izleme imkânına sahiptir”. Nitekim Kurumun 359 sayılı kuruluş kanununun 2. Maddesinin (a) fıkrası aynen şöyledir: “Radyo ve televizyonla haber hizmetlerini görmek, eğitici, öğretici, kültür ve eğitime yardımcı, eğlendirici, yurdu içeride ve dışarıda tanıtıcı, yeterli, doğru ve tarafsız yayın yapmak”.

            Anayasanın 121. ve Özel Kanunun 1. Maddesi uyarınca özerk bir kuruluş olan TRT yayınlarından dolayı, kanun ancak Başbakana veya Başbakanın görevlendireceği bakana güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde bir haberi veya yayını bazı kayıt ve şartlarla menetme yetkisini tanımıştır.

            Tarafsız ve özerk TRT için yalnız bir tek açıdan ister istemez taraflı olma zorunluluğu vardır ki, onu da yayınların gerektirdiği temel ilkelerde izlemek mümkündür. Nitekim kuruluş ve görev yönetmeliğinin 3. Maddesinin (b) fıkrası, TRT’nin yayınlarda uymakla yükümlü olduğu bu temel ilkelere şu cümle ile vücut vermiştir: “Atatürk ilkelerine ve çağdaş Batı uygarlığı anlayışına uygun, eğitici, öğretici, kültür ve eğitime yardımcı, eğlendirici, yurdu içeride ve dışarıda tanıtıcı, yeterli yayın yapmak”.

            Yönetmeliğin Program Etüd ve Planlama Dairesinin görevini belirten 53. Maddesinin (a) fıkrası ise, TRT’nin yayın ilkelerini şu cümle ile daha da güçlü bir anlama ulaştırmaktadır: “Program Etüd ve Planlama Dairesi, Radyo ve Televizyon yayın programlarının Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkelerle Cumhuriyetin niteliklerini benimsetici ve bu görüş ilke ve niteliklerine uygun düşünce ve davranış tarzını geliştirici bir zihniyetle ve Türk toplumunun çağdaş uygarlık seviyesine erişmesi amacını güden Atatürk devrimlerini ve bu devrimlerin getirdiği dünya görüşü ile yaşama tarzını yerleştirici ve geliştirici esaslar dairesinde hazırlanması için gereken etüdleri yapar ve planlarını hazırlar…”.

            Bütün bu hükümler de gösteriyor ki, 39 yıllık bir yaşantıya sahip olan Türkiye radyoculuğu, geç de olsa günün moral ve teknik zorunluluğuna uymuş ve çoktandır beklenen reforma kavuşma çabasına ayak uydurmuştur. Kaldı ki, TRT’de günün program uygulanması da dünün programcılığından farklıdır. Eski radyoculuğumuzda güçlükle bulunan metin yazarı, mikrofonda kendi metnini bizzat okur, dinleyici de çok kere hoş olmayan tesadüflere boyun eğmek zorunda kalırdı. Bugün artık her yayın önceden hazırlanıyor ve program muhtevasının günün radyo estetiğine uyabilmesi için de yayın konuları çeşitli işleyiş tekniğine göre kıymetlendiriliyor. En basit bir konuşma, haberler, yorumlar, eğitici ve öğretici yayınlar, piyesler, dramatize metinler, röportajlar, münakaşalı programlar, müzikli yayınlar, spor yayınları ve daha birçok programlar hep günün radyo teknik ve estetiğinin ölçü ve zorunlulukları açısından işleniyor. Bütün bunların yanı başında bir de Radyo Gazeteciliği diye adlandırılan özel bir ihtisas kolu ile karşılaşmamız da Türkiye radyoculuğunun en önemli gerçeklerinden biridir. Yukarıdan beri açıklamaya çalıştığımız çalışmalarda yeni radyoculuğun gerektirdiği en azından üç uzmanın, yani araştırmacı ile metin yazarı ve prodüktörün ortak emeğini önemle göz önüne almak gerekiyor. İş bununla da bitse iyi; sözlü radyo programlarının hazırlanıp kotarılmasında daha birçok faktörün payı olduğunu unutmamak lazımdır.

            Muhakkak ki radyoculuğumuz dün ile kıyaslanamayacak kadar gelişme yolundadır ve daha gelişecektir de.