
Paul Hindemith raporu
Umumi görüşler
Musiki Kurumu işleri arasında, yüksek bir musiki mektebi açmak tasavvuru kadar mühim bir şey olamaz. Ancak bu suretle yetişen bazı mühim istidatlarla [yeteneklerle] yüksek işler başarılabilir, sanat muvaffakiyetinin [başarısının], hatta musikiyi idrak [anlama] kabiliyetinin umumiyetle yükselmesi ise yalnız mekteple olur. Çünkü istikbalin [geleceğin] bütün bir musikişinas [müzisyen] camiasını yepyeni bir nesil ile yetiştirecek olan da yine mekteptir.
Bugünkü vaziyet böyle bir tasavvurun tatbikine müsaittir [uygulanmasına elverişlidir]. Zira Musiki Muallim Mektebinin aynı şekilde muallim [öğretmen] yetiştirmesine artık lüzum kalmamıştır. Henüz musiki muallimi fazlalığı husule gelmeden [oluşmadan], bu müessese derhal küçültülmeli ve bazı tadilata tabi tutulmalıdır. Bu işe hemen başlamak çok doğru olur. Bu takdirde yeni mektebi halen mevcut olan binada açmalı ve Musiki Muallim Mektebini ise bu yeni teşekkülün bir seminarı haline getirmelidir. Bütün bu tahavvülât [dönüşümler] nihayet bir iki hafta zarfında sükûnetle yapılabilir. Ankara’da bazı mektepleri gezerken, devlet tarafından vatandaşların ilmî terbiyesine ne derece büyük bir basiretle ihtimam edildiğine [özen gösterildiğine] şahit oldum. Bu meyanda bütün tesisatiyle Avrupa’nın en iyi mektepleriyle hemayar [aynı düzeyde] numunelik [örnek] mektepler gördüm. Fakat bundan birkaç sene evvel Musiki Mektebi yapılırken tasarruf mu edilmiş, yoksa para yerinde mi sarfedilmemiş? Her halde bu bina şu sebeplerden maksada tamamen kâfi gelmemektedir:
Mektep seminara tahvil edilirken bu mahzurların da bertaraf edilmesi lazımdır.
Bütün bu işler ehil ellere verildiği ve bu meyanda evvelce yapılan hatalardan da kaçıldığı takdirde, yeni teessüs edecek [kurulacak] yüksek musiki mektebi numunelik bir enstitü [örnek bir kurum] haline gelebilir. Aşağıda serdedilen [ortaya atılan] tekliflerle, mevcut teşekkülü tadil ve yeniden kurma işlerinde takip olunması icap eden istikamet [yol] denenmek istenmiştir.
Kuruluş planı
I. Enstrüman ve teganni sınıfları
Bütün meslek şubelerinde her nevi kabiliyette olan talebeye (müptediden [yeni başlayanlardan] konser verebilecek sanatkâra kadar) ders verilmelidir. Burada süratle yetişmiş ve hizmete amade musikiciye lüzum olduğundan, Avrupa’da olduğu gibi haftada iki yarım saat ders kâfi değildir. Müptedilerden maada her talebenin haftada birer tam saatten iki defa dersi olmalıdır. Bu hususta elyevm[hazlihazırdaki] Musiki Mektebinde mevcut muallimler istihdam edilebilirler. Fakat yüksek sınıflar için Avrupa’dan birinci sınıf muallim celbi icap etmektedir [getirtilmesi gerekmektedir].
Piyano: Piyano sınıflarının başmuallimi ve şefi Avrupa’dan celbedilmelidir. Bu zat bütün piyano sınıflarının derslerine nezaret etmeli [gözetmeli], müfredat programlarını yapmalı ve diğer piyano muallimlerine pedagojik ve müzikal vasayada bulunmalıdır [yol göstermelidir]. Musiki Muallim Mektebinin bugünkü vaziyeti nazarı itibare [göz önüne] alındığı takdirde, halen meşgul olan yerli muallimlerden maada [başka] Avrupa’dan iki piyanistin daha celbi münasiptir [getirtilmesi uygundur]. Bunlar, piyanonun iştirak ettiği oda musikisi derslerini de deruhte etmelidirler [üstlenmelidirler].
Keman: Orkestranın Avrupalı konser maestrosu bu şubenin başmuallimi olmalı ve aynen piyano başmualliminin deruhte ettiği vazifelerle tavzif edilmelidir [görevlendirilmelidir]. Bugünkü keman muallimleriyle, mektepte ders vermeleri icap eden ikinci kemanların şefinin ve bir de orkestranın birinci viyolacısının, bu zatın emrine verilmesi lazımdır.
Viyolonsel:Orkestranın Avrupalı solo viyolonselisti ile şimdiki viyolonsel muallimi bu şubede istihdam edilmelidirler.
Kontrabas, ağız sazcıları ve harp:Orkestrada bu sazların birinci partisini çalan musikişinaslar bu şubelerde ders vermelidirler.
Solo teganni: Elyevm [Halihazırda] mevcut olan Türk muallim ile Avrupa’dan yeni celbedilecek diğer bir muallim (veya kadın muallim) bu şubede istihdam edilmelidir. Bu suretle birinci sınıf bir musiki mektebi teessüs edeceği cihetle, Türk gençlerinin Avrupa’da tahsil etmelerine de artık lüzum kalmaz. Fakat talim ve terbiyede daima yeni bir hareket uyandırmak maksadiyle piyano ve keman için her sene üç ay müddetle yüksek kurslar açılmalıdır. Bu takdirde dünyaca tanınmış virtüozlar davet edilebilir. Bu virtüozlar Ankara’da bulundukları müddetçe, orkestralı ve orkestrasız olarak verecekleri konserlerle musiki hayatına fevkalâde bir revnak [parlaklık] verebilirler.
Mecburi tali [yardımcı] ders: Her talebe tali olarak piyano dersi almak mecburiyetinde olmalıdır. Bu ders, piyano şubesinin başmuallimi hariç olmak üzere bütün piyano muallimleri tarafından verilebilir. Haftada iki yarım saat kâfidir.
II. Nazariyat [teori] ve kompozisyon
Nazariyat dersi de bütün talebeye mecburi olmalıdır. Basit nazariyat ile armoni mebadisi [prensipleri] bir sene devam etmelidir. Bu dersler için haftada iki kere birer saat kâfidir. Dersler büyük bir müşterek sınıfta yapılabilir. Fakat çok fazla meşgul olan enstrüman talebeleri ile mugannilerin [şancıların] bütün tahsil seneleri müddetince armoni veya kontrpuan derslerine muntazaman devam etmelerine ekseriya [çoğunlukla] imkân olmadığı tecrübe ile sabit olduğundan, armoni dersleri için yalnız mecburi bir sene tayini şayanı tavsiyedir [tavsiye olunur]. Bu seneyi ikmal eden [tamamlayan] talebe umumiyetle nazariyat dersinden istisna edilmelidir. Fakat bu suretle yetişen bir talebe, daha yüksek diploma veya ders vermek için ruhsatiye [izin belgesi] talebinde bulunamaz. Böyle bir talepte bulunacak olan talebelerin asgari bir sene de kontrpuan okumaları lazımdır. Mecburi nazariyat senesini bitiren talebelerin, tekrarlama kurslarında verilen musiki nazariyatı ve tarihi derslerini (XII) takip etmeleri şayanı tavsiyedir. Nazariyat talebeleri arasında kompozisyona müstait [yetenekli] olanlar, imtihansız olarak kompozisyon sınıfına kabul edilmelidirler.
Nazariyat muallimi olarak elyevm [halen] mevcut olan muallimler istihdam edilebilirler. Mecburi nazariyat senesinin başında biraz fazla olacak faaliyet dolayısıyla yeni bir Avrupalı muallimin celbi lazımdır.
Kompozisyon: Her yerde miktarı az olan kompozisyon talebeleri için yüksek nazariyat sınıflarında da meşgul olması icap eden bir muallim kâfidir. (Şimdiki muallim) Bu zatın dersleri için, ayrı bir raporda Türk musikisi hakkında tespit edilecek olan ana hatlar cari [geçerli] olmalıdır.
Tıpkı enstrüman talim ve terbiyesinde olduğu gibi kompozitörler için de senede üç ay devam eden yüksek bir kurs açmalı ve buraya Avrupa’dan tanınmış bestekârları davet etmelidir.
Kompozisyon talebelerinin, esas şubeleri yanında, tali [yardımcı] bir surette yalnız piyano ile meşgul olmaları kâfi değildir. Böyle bir talebe herhangi bir orkestra âletini, orkestrada ikinci bir partiyi derhal çalabilecek kadar öğrenmelidir. Burada talebeye, mutat olan [alışıldık] musiki âletleri bilgisi yerine, tamamen pratik malumat [bilgiler] verilmelidir. Kompozitörler, ağız sazı talebelerinin yardımı ile bütün enstrümanların hususiyetlerini öğrenmelidirler. Birtakım şahsi denemeler de, bu âletleri üfleme ve parmakları kullanma tarzı hakkında bir fikir verebilir.
Bu talebelerin, kendi esas sazları müstesna olmak üzere, tecrübe ettikleri sazları o kadar maharetle çalamayacakları tabiidir. Fakat bu ders, enstrüman ve enstrümantasyona dair verilen her dersten daha ziyade musiki âletleri hakkında malumat verebilir.
İyi bir kompozisyon dersi, form bilgilerini de ihtiva eder [içerir]. Bu itibarla bu bahsi kendi meslekleri dahilinde öğrenen kompozitörler için ayrıca bir form kursuna hacet yoktur. Fakat diğer talebeler için, form ve enstrümanlar hakkında, kompozisyon ilmiyle alâkası olmayan bir sıra ders tertip edilebilir.
Her kompozisyon talebesi bir müddet teganni [şan] dersi almalıdır. Böyle bir talebe aynı zamanda orkestra şefliği ve partiturdan çalma kurslarına da iştirak etmek mecburiyetinde olmalıdır.
III. Oda musikisi
Her enstrümancının, kendi âleti için yazılmış olan tekmil [bütün] oda musikisi eserlerini bilmesi lazımdır. Bu itibarla böyle bir talebe oda musikisi talimlerine mecburi olarak iştirak etmelidir. Piyano ve keman sınıflarının başmuallimleri tarafından idare edilecek olan birlikte çalma sınıflarından maada [başka] (bu sınıfların yanında diğer enstrüman muallimleri de ayrıca birlikte çalma sınıfları tertip edebilirler) tahta ağız sazları ile bakır sazlar için de ansambl saatleri tanzim edilmelidir.
Teganni talebeleri de ufak gruplara taksim edilmeli ve bu gruplar oda teganni musikisiyle (madrigal v.s.) meşgul olmalıdırlar.
IV. Koro
Koroda teganni etmek, muganniler [şancılar] hariç olmak üzere, bütün talebeye mecburi olmalıdır. Koro haftada bir defa birlikte yapılmalı ve kadınlarla erkeklere haftada ayrı ayrı birer saat daha tahsis edilmelidir.
V. Orkestra
Orkestra, bütün yaylı saz ve ağız sazı çalanlar için mecburi olmalı ve haftada iki prova yapılmalıdır. Enstrüman muallimleri orkestra partilerini derslerde talebelerle tekrar etmeli, hatta provalarla konserlere de iştirak etmelidirler.
Koroda ve orkestrada, talebeye evvelemirde [her şeyden önce] o sahada yazılan edebiyat öğretilmelidir Burada orkestra talimlerinden maksat konser vermek değildir. Talim ve terbiyenin mutazarrır olmaması matlup olduğu [zarar görmemesi istendiği] takdirde, senede dört orkestra konseri ile iki orkestralı koro konserinin verilmesi tamamiyle kâfidir.
Mektebin sanat işleri şefi aynı zamanda koro ile orkestraya da şeflik etmelidir.
Senfoni orkestrasını takviye etmek maksadiyle, icabında mektep orkestrasından da istifade edilebilmelidir.
VI. Orkestra şefleri
İdare dersini, mektebin sanat işleri şefi vermelidir. Piyano ile idarede, talebeler orkestra eserlerini partiturdan çalabilmelidirler. Kâfi miktarda talebe mevcut olduğu takdirde, ufak bir talim orkestrası teşkil edilebilir. (Zaruret halinde birkaç yaylı sazcı ile iktifa ederek [yetinerek], ağız sazlarını piyanoda telafi etmek mümkündür.) Aksi takdirde, orkestra provalarına rast getirmek suretiyle, mektep orkestrasının haftada bir defa idare talebelerine terki [bırakılması] zaruridir.
Partiturdan çalma kursları, idare etme dersinin çok mühim bir mütemmimidir [tamamlayıcısıdır].
VII. Musiki tarihi
Musiki tarihinin ufak gruplar halinde tedrisi [öğretilmesi] daha muvafıktır [uygundur]. Bu takdirde talebeye sadece ders vermek müfit [yararlı] olamaz. Ancak konuşulan bahisler hakkında canlı malumat verildiği takdirde istifade edilebilir. Bunun için bu kurslara devam edenler, eski devirlerin musikisini ses ve âletle aynen çalmak suretiyle, büyük formlardan olan opera ile senfoniye gelinceye kadar neler cereyan ettiğini bizzat göstermelidirler. Elde mevcut elemanlarla bu tarzda bir tedrise imkân olmadığı takdirde, gramofon plağından da istifade edilebilir.
Bu kurslarda eski enstrümanlarla, notanın tekâmülü [gelişmesi] de öğretilmelidir.
Bu ders için yerli muallimden maada, musikiye yakın olan diğer sahalar üzerinde de tedrisatta bulunmak üzere (estetik, sanat tarihi), Avrupalı bir müzikolog celbedilmelidir.
Umumi akustik dersleri vakit vakit kısa devreler halinde verilmelidir. Musiki mektebinde münasip [uygun] bir laboratuvar bulundurmağa imkân olmadığından, bu derslerin Gazi Enstitüsünde ve oranın Fizik Mualliminin idaresi altında tedrisi daha müfit [yararlı] olabilir.
Türk musikisi tarihi hakkında umumi dersler tanzimi icabettiği takdirde, mektebin Türk muallimleri arasında bu hususta mütehassıslar [uzmanlar] bulunmaktadır.
VIII. Kulak terbiyesi, pedagoji, bedenî terbiye
Kulak terbiyesi, Tonika Do metodu vs. ve buna mümasil [benzer] dersler, yeni gelen talebelerden kat’î duyguya malik [absolü kulağı] olmayanlara mecburi olmalıdır Bu hususta erkek veya kadın bir muallim Avrupa’dan getirtilmelidir.
Pedagoji: Muallimlik mesleğine intisap etmek [girmek] isteyen bütün talebelere mecburi olmalıdır. Bu hususta Avrupa’da tahsil etmiş olan mevcut Türk mütehassıs [uzman] istihdam edilebilir.
Bedenî terbiye:Vücudun musiki ile iştigalden mütevellit [uğraşmaktan doğan] t tek taraflı faaliyetini telafi maksadiyle mutlaka lazımdır. Bu ders bütün talebeye haftada iki defa kâfidir. Yeni bir muallim angaje etmeğe lüzum yoktur. Gazi Enstitüsünün spor muallimi bu işle tavzif edilebilir [görevlendirilebilir].
Ritmik jimnastik ve ona yakın olan diğer sahalar, musiki muallimi yetiştiren kısmın (seminar) talebesi ile mugannilere [şancılara] mecburi olmalı ve diğer talebeler ise istedikleri sahayı serbestçe intihap edebilmelidirler [seçebilmelidirler].
IX. Seminar (şimdiki Muallim Mektebi)
Musiki muallimi talim ve terbiyesi şunları ihtiva etmelidir [içermelidir]:
Mektep altı sınıf olarak kalabilir. Yalnız her sınıf için asgari bir hudut dahilinde muntazam birer müfredat programı hazırlanmalıdır.
Bugünkü musiki mektebinde, yarının muallimi için en mühim bir şey olan tatbikat dersi şayanı hayret [şaşılacak] bir surette noksandır [yoktur]. Eğer muallim mektebi (seminar) ve talim ve terbiyesi bir maksada istinat ediyorsa, seminaristlere bu yolda icap eden fırsatların verilmesi de zaruridir. Seminara bir çocuk musiki mektebi ilave edilmeli ve burada beş ilâ oniki yaşındaki çocuklara, piyano ve keman çalmanın mebadisi [prensipleri] öğretilmelidir. Bu çocuklar seminaristlerin nezareti [gözetimi] altında, ayrıca blokflüt veya diğer kolay âletleri çalmasını da öğrenebilirler. Burada müfredat programını, şarkılı çocuk oyunlarıyla (el işaretiyle öğrenilecek şarkılar), tatbikata bağlı olan kolay nazariyat talimleri itmam ederler [tamamlarlar]. Seminarın son iki sınıf talebeleri, bu kısımda haftada iki defa öğleden sonra, mektep ve heveskâr [amatör] musikisi mütehassıslarının [uzmanlarının] nezareti [gözetimi] altında ders vermelidirler.
İlkmektep musiki muallimleri (burada asıl diğer derslerden birinin hocası olup, tali [yardımcı] bir surette musiki dersi de veren muallimler değil, hakiki bir musiki muallimi kastedilmektedir), aynen ortamektep ve lise musiki muallimlerinin yetiştiği tarzda yetiştirilmelidirler.. Yalnız ortamektep ve lise musiki muallimleri, kendilerinden umumi terbiye sahasında beklenen yüksek kabiliyetlerden maada [başka], münhasıran [özel olarak] ağır bir imtihana da tabi tutulmalıdırlar.
Çocuk mürebbiyeleri [eğitimcileri] de aynen mektep musikisi muallimleri gibi yetiştirilmelidirler. Fakat bunların talim ve terbiyesi daha az bir zamanda bitmeli ve küçük çocuk terbiyesinin icabettirdiği şeraite [şartlara] tamamen uygun olmalıdır. Bu hususta icap eden pratik talimler, şehrin çocuk bahçelerinde yapılabilir.
Heveskârlara [amatörlere] mahsus musiki muallimleri için de mektep musiki muallimlerine tatbik edilen yetiştirme tarzı cari [geçerli] olabilir. Çünkü bunlardan halk musiki dersleri bakımından beklenen faaliyet, mektep musikisi derslerini istihdaf eden [amaçlayan] faaliyetin aynıdır.
Seminarın istenilen vüs’atte [genişlikte] bir heveskâr [amatör] koro ve orkestrası olmalıdır. Bu her iki teşekkül de seminar şefinin nezareti [gözetimi] altında, gene seminar müdavimleri tarafından yetiştirilmelidir.
Seminar aşağıdaki talim heyetini ihtiva etmelidir [içermelidir]:
X. Askerî musiki şefi
Askerî bandoların yükselmeleri için, yalnız yüksek musiki mektebinde tahsil görmüş ve gene orada imtihan vermiş şeflerin bandolara tayin edilmeleri esasının Millî Müdafaa Vekâletince [Savunma Bakanlığınca] kabul edilmesi lazımdır. Bu mesleğe intisap etmek [katılmak] isteyenler, normal bir musiki tahsilinden maada [başka] (esas enstrüman olarak herhangi bir ağız sazının intihabı [seçimi]) en az iki sene askerî musikinin hususiyetlerine dair ders görmeli ve bu müddet zarfında ayrıca da Cumhur Reisliği bandosunda tatbikat ve staj yapmalıdır. Bandonun şefi, bu yoldaki talim ve terbiyeye dair bazı hususi aksamı [bölümleri] deruhte etmelidir.
XI.Muallimlere kurslar
Kendi vazife ve memuriyetleri başında bulunan bütün mektep ve halk musiki muallimleri, her üç senede bir yüksek musiki mektebinde açılacak olan onbeş günlük kurslara iştirak etmelidirler. Bu kurslar muallimlere kendi meslek sahalarındaki bütün yenilikleri tanıtacak, bilgilerini tazeleyecek ve onları her hususta teşvik edecektir.
XII. Musiki âletlerini tamir ve piyano akort etmek
Memlekette mevcut musiki ahvaline nazaran [durumuna göre], mezun olmalarına az bir zaman kalmış olan talebelerin bu sahada da oldukça malumat elde etmeleri ve kendi sazlarına ait ufak tamirleri yapabilmeleri, yaylarına kıl çekmeleri ve piyanoları akort edebilmeleri lazımdır. Çünkü bütün bu talebeler, yarın büyük şehirler haricinde deruhte edecekleri memuriyetlerde işlerini bizzat yapmak mecburiyetinde kalacaklardır. Bu hususta icap eden dersleri orkestranın enstrüman tamir ustası vermelidir.
Mektep binası
Şimdiki mektep güzel bir bina olmakla beraber maksada uymayan bir şekilde inşa edilmiştir. Bu meyanda [arada] hiçbir şeyi göremeyecek kadar fena bir ışık tertibatına malik olan resim salonu ise tamamiyle manasız bir şeydir. Mektep inşa edilirken, her nevi musiki tahsilinden maksat kulak terbiyesi olduğu esasına riayet edilmemiştir [uyulmamıştır].
Enstrüman ve teganni [şan] dershaneleri birer ufak oda olarak inşa edilmişlerdir. Bu odalarda sesler, çalanın kulağına her nevi [tür] seda münasebetlerine karşı olan hassasiyeti tedricen izale ettirecek [yavaş yavaş yok edecek] surette çarpmaktadır. Buna mukabil içinde esas itibariyle yazı işleri yapılan nazariyat [teori] sınıfları ise oldukça geniştir.
Bu odaların herhangi birinde ders yapılırken, sesler en aşağı civardaki altı odadan işitilmektedir. Bundan dolayı bu odalarda herhangi bir talebenin temiz bir surette teganni etmesine [şarkı söylemesine] veya çalışmasına kat’iyen imkân yoktur. Birbirlerine pek yakın olan bu odaların aralarına, sedanın geçmesine mani olacak ufak bir tertibat bile yapılmamıştır.
Takriben 120 talebenin aynı zamanda çalışmaları icabettiğine nazaran, bu maksada elverişli mahallerin yaptırılması lüzumu unutulmuştur. Bundan dolayı talebeler koridorların ve avlunun ötesinde berisinde acınacak bir gayret sarfederek zahmet çekmektedirler. Bu faidesiz mesainin musikişinası çok müteessir edeceği [üzeceği] muhakkaktır. Çünkü bütün enstrümanların birlikte husule getirdikleri gürültü içinde, musikişinasın kendi çaldığını tefrik [ayırt] etmesine imkân yoktur. O halde binanın kullanılabilir bir hale getirilmesi için, musiki tedrisatının [eğitiminin] icabettirdiği şeraite [koşullara] tamamen vâkıf [hakim] bir mimar tarafından tadil edilmesi lazımdır. Bu meyanda bazı tecrübeli musiki muallimlerinin tadilata nezaretleri de mimara bu hususta bir fikir verebilir. Bu ameliye [iş] esnasında büyük bir talebe yekûnu ile geniş bir faaliyet sahasına malik olan Yüksek Musiki Mektebi için fazla odaya olan ihtiyacın nazarı dikkate [göz önüne] alınması lazımdır.
Aşağıda zikredilen tadilatı ve yeniden yapılması icap eden inşaatı teklif ederim:
Şimdiki müdüriyet odası ile kütüphane, dershane olarak kullanılmalıdır (kütüphane daha büyük olduğundan teganni [şan] derslerine yarar). Müdüriyet ile kütüphane ve büro, elyevm [halen] binanın cenup [güney] kısmında teganni ve enstrüman derslerine ayrılan ve musiki yapmağa kat’iyen müsait olmayan dershanelere yerleştirilmelidir. Bu kısımdaki diğer dershaneler ile boşalacak olan şimdiki büroyu ders için kullanabilmek maksadiyle, duvarların arasına kalın cellotex levhaları koydurarak, kapı kanatlarının aralarını da doldurtmalı ve bu suretle sedanın intişarına [yayılmasına] mümkün olduğu kadar mani olmalıdır.
Asıl binada bulunan şimdiki büyük nazariyat [teori] dershaneleri ise, duvarları takviye etmek suretiyle enstrüman odaları olarak kullanılmalıdır. Nazariyat dersleri için yukarıda söylenen daha küçük odalar kâfidir.
Sesleri sert akseden âletler (piyanolar, madenî ağız sazları) için, mektebin arkasında halen boş olan araziye altı adet münferit [ayrı] pavyon inşa edilmeli ve bu pavyonlar birer geniş odayı ihtiva etmelidirler [içermelidirler].
Nihayet bir de enstrüman çalışma binasına ihtiyaç vardır. Takriben yirmi odayı ihtiva etmesi icap eden bu bina da aynı yere yaptırılabilir. Fakat talimlerin birbirlerini ihlal etmemesi [bozmaması] için, odaların münasip [uygun] bir tarzda tertip edilmesi ve aralarının bazı tecrit vesaiti [izolasyon malzemesi] ile bölünmesi lazımdır.
Ders vesaiti [araçları]
Orkestra sazlarını tamir için getirtilmesi lazım olan enstrüman ustası, talebe sazlarını düzeltmek için de aylarca uğraşacaktır. Orkestra âletleri hakkındaki şikâyetlerimi daha fazlasıyla talebe âletleri için de tekrara mecburum. Bas klarinetlerine varıncaya kadar mevcut olan tekmil [bütün] sazlarla harp ve iki kuyruklu piyano çok fena kullanılmışlardır. Duvar piyanolarının akortları bozuktur.
Keman ve viyolonsel derslerine tahsis edilen odalara, mektep açıldığından beri hiçbir piyano konmamıştır. (!!) Bundan dolayı keman veya viyolonsel talebelerinin, çalıştıkları herhangi bir parçayı hiçbir zaman orijinal bir şekilde ve refakat [eşlik] ile öğrenememelerine ve bunları bilaistisna [istisnasız] tamamen hatalı çalmalarına hayret etmemelidir.
Piyano odalarında pek tabii olarak ikinci bir piyanonun bulunması lazımdır. Yeni tesis edecek Yüksek Musiki Mektebinde ise, beherinde iki piyano bulunan asgari üç piyano dershanesi olmalıdır. Bu takdirde tedarik edilmesi icap eden piyanolar şunlardır:
Musikişinas olmayan herhangi bir insan bile notasız bir musiki mektebi tasavvur edemez. Sekiz senelik bir hayata malik [sahip] olan Musiki Muallim Mektebinde ise Beethoven senfonileri bile yoktur. O halde mektepte işe yarar bir nota kütüphanesi mevcut değildir. Bu vaziyet karşısında herhangi bir talebenin şumullü [kapsamlı] bir musiki terbiyesi edinebilmesine imkân var mıdır? Depoda fazla miktarda Fiorillo, Rode keman etüdleriyle Seyboldt keman mektebinin bir cildi (beherinden otuz adet!) vardır. Neden meselâ Mozart sonatları değil de bu notalar bulunuyor? Bu suretle diğer hakiki kıymetlere de layık oldukları mevkii vermeden, birtakım tali tipleri mütemadiyen [durmadan] kullanmak suretiyle klasikleştirmenin, talebeye musikinin esası hakkında ne kadar fena bir fikir vereceği muhakkaktır.
Derste kullanılan diğer notalar ise tamamen muallimlerin kendilerine aittir. Bir mektep kendi talim heyetinden bir de ders vesaitinin teminini istememelidir. Bu cihet bilhassa ağız sazı muallimleri için mevzuubahistir [söz konusudur]. Bu muallimlerin ellerindeki hocalarından kalma eski metotlar, hocalarının da talebelik zamanında kullanmış oldukları metotlardır. Artık kırk seneden beri elden ele dolaşan ve 4üncü bir neslin de işine yarayan bir notanın ne şekil alacağı tasavvur edilebilir.
Bundan maada [başka] mektepte nota kâğıdı da noksandır. Talebeler yaptıkları vazifeleri ya lastikle silmekte, yahut da (nota çizgisi âleti olan Rastral olmadığından) nota hatlarını mürekkeple çizmektedirler. Çünkü mektep bütçesinin o faslında para olmadığından, kâğıt mubayaasına [satın almaya] imkân yoktur. Halbuki mektebin umumi bütçesinde para olduğu, fakat bu mübrem vesaiti [gerekli araçları] temin için herhangi bir fasıldan birkaç lira olsun sarfına imkân olmadığı anlaşılmaktadır.
Mektepte gramofon ve plak vardır. Fakat bir ders vasıtası olmaktan tamamen uzaklaştırılan Beethoven, Bach ve Handel gibi üstatların eserleri öğle yemeklerinde talebeyi eğlendirmeğe mahsus bir gürültüden başka bir şey değildir. Acaba bunları bir sofra eğlencesi olmaktan kurtararak, talebeye sık sık dinletmek, izah ve tahlil etmek suretiyle mektebin nota noksanını bir dereceye kadar telafi etmeğe imkân yok mudur?
O halde serian [süratle] yapılması elzem olan şeyler şunlardır:
Klasik edebiyat sahasındaki en yüksek eserlerin tedariki [sağlanması],
Kütüphanenin tevsiine [genişletilmesine] ve icap eden etüd vesaitinin [araçlarının] tedarikine medar [yardımcı] olacak bir meblağın temini,
Gramofonun tedrisat sahasında kullanılması ve plak mevcudunun mütemadiyen tezyidi [arttırılması],
Nota ile nota kâğıdının yalnız zarurette olan talebelere meccanen [parasız] verilmesi ve bu hususta sarfı lazım gelen paranın bütçeye ithali [konması].
Talebe ve muallimler
Altı senelik iyi bir talim ve terbiyeden sonra, orta istidatlılar [yetenekliler] bile işe yarar musiki muallimi olabilirler. Üstelik bu memlekette gösterilen gayretle çalışıldığı takdirde daha iyi muallim yetiştirileceği tabiidir. Talebeler her gün öğleden evvel üç saatlerini enstrümana tahsis etmektedirler. Çalışma keyfiyetinin çok güç olmasına rağmen, (gürültü, yersizlik, diğer ilmî derslere de çalışma mecburiyeti) şayanı hayret [şaşılacak] bir azim gösterilmektedir. Fakat ders bakımından hiçbir kıymet ve gayesi olmayan bir çalışmadan ne çıkar?
Pek azı müstesna olmak üzere muallimler bu vaziyeti başaracak kabiliyette değildirler. Bu takdirde tahsil noksanlığı ile pedagojik bilgilerden mahrumiyet, talebenin müstakbel meslek vazaifini [görevlerini] nazarı itibare [göz önüne] almamak gibi mahzurlar, netice itibariyle talebeye müfit [yararlı] olabilecek hiçbir dersin verilememesini mucip olmaktadır [neden olmaktadır]. Muallimler derslerde talebenin yanlışlarını çok az tashih etmekte [düzeltmekte], fena ve hatalı çalışlara ehemmiyet vermemektedirler. Çalışılan etüt ve parçalar ekseriya çok ağır şeylerdir. Temiz ve güzel bir tona ehemmiyet verilmediği için, talebenin ekserisi tırmalarcasına, haykırarak ve davula vurur gibi çalmaktadır.
Burada kat’iyen bir günah listesi tanzim etmek fikrinde değilim. Çünkü bugün için Türkiye’de pek de iyi bir talim heyetinin bulunamayacağı tabiidir. Bu takdirde yeni kurulacak müessesede (yüksek mektep) mefhumunun tam manasiyle [tam anlamıyla] cari [geçerli] olması ve ecnebi bir talim heyetinin her şeye rağmen tevlit edebileceği [neden olabileceği] bir nevi yabancılaşmanın önüne geçilmesi matlup olduğu [istendiği] takdirde, aşağıda zikredilen ölçülerin nazarı itibara alınması lazımdır:
Muallimlere henüz teşekkül etmekte olan Türk musiki kültürü karşısında ne gibi bir mesuliyet [sorumluluk] taşımakta oldukları anlatılmalıdır. Muallimler derslerini talebelere meslek sahasında lüzumlu olan esaslara göre tanzim etmeli ve tedricen [giderek] güçleşen bir programa riayet etmelidirler [uymalıdırlar].
Bütün muallimlerin daha ziyade yetişebilmeleri için gayret ve arzu ile devam edecekleri bir pedagoji kursu açılmalıdır. Bu sahada çalıştıklarına itimat edilen muallimlere ise, tenevvür etmeleri [aydınlanmaları] için kitap tavsiye etmeli ve tetkik [inceleme] imkânı veren kitapları kendilerine amade [hazır] bulundurmalıdır.
Yüksek Musiki Mektebinin tesisinden [kurulmasından] sonra, pedagojik malumata [bilgilere] vâkıf [sahip] olmayan muallimlerin, kendilerini mensup oldukları şube başmuallimi ile umum sanat işleri şefinin nezaretine [gözetimine ] terk edecekleri, ve bu şeflerin ders esnasında sınıfı sık sık ziyaretleri ile, icabında herhangi bir şeyi tefsir [yorumlama] veya izahlarını [açıklamalarını] (talebe muvacehesinde [öğrencilerin yanında] olmamak şartiyle) hüsnü suretle [güler yüzle] karşılayacakları tabiidir. Bir muallimin herhangi bir şeyi öğrenmesi ayıp değildir. Böyle bir muallim, bildiğini talebesine öğretme imkânlarını veren her fırsata müteşekkir olmalıdır. Keza böyle bir muallim ders verirken öğreneceğinden, talebelerinin kendi kabiliyeti ile mütenasip [yeteneğine uygun] olması lazımdır. Muallimlerin sanatkârlık ve mürebbilik [eğiticilik] kabiliyetleri, gerek mütemadi [sürekli] ve istekli bir surette çalışmalarına, gerekse yeni Avrupalı arkadaşlarıyla birlikte gösterecekleri şayanı itimat [güvenilir] bir faaliyetin tesiriyle derhal inkişaf edecektir [gelişecektir]. O halde talebelerine karşı hüsnüniyetle [iyi niyetle] memlu [dolu] olmak arzusunda bulunan muallimlerin bu cihetleri ehemmiyetle nazarı dikkate [göz önüne] almaları lazımdır.
Yeni teessüs edecek [kurulacak] olan Yüksek Musiki Mektebinin ve dolayısıyla Seminarın talim heyeti aşağıda zikredilen [adıgeçen] Avrupalı unsurlarla tevsi edilmelidir [genişletilmelidir]:
Müdürlük
Alman mekteplerinde bütün mesainin memnuniyeti mucip [doğuracak] bir şekilde cereyan etmesine vesile olan mühim bir noktanın Musiki Muallim Mektebinde tamamiyle noksan [eksik] olduğu kanaatindeyim ki bu da: vecit [coşku] ve heyecandır. Bununla beraber umumi ahvalin [durumun] böyle bir heyecan tevlidine [yaratmasına] kâfi gelmeyeceği tabiidir. Çünkü bütün talebe her türlü mukayese [karşılaştırma] imkânlarından tamamiyle mahrumdur. Bu talebeler, ancak her hususta ahenktar [uyumlu] bir talim heyetinin delaletiyle [yol göstermesiyle], mesleklerinin vücut ve ehemmiyetleri [varlığı ve önemi] hakkında çok ideal bir görüş elde edebilirlerdi. Bundan maada [başka] gösterilen istidat [yetenek] ve gayrete heyecan da refakat [eşlik] etseydi, tedris [öğretim] sahasında daha mühim neticelere de varılabilirdi. Nitekim böyle bir vecit ve heyecana malik [sahip] olan bir talim heyeti, kendinin hiçbir zaman emirle idare edilmesine hacet [gerek] bırakmaz. Mektebin başında musikiden hiçbir şey anlamadıktan maada [başka] hakiki bir musikişinasın iç yaşayışı hakkında hiçbir fikre de malik olmayan bir memur bulundukça, bütün müessesenin [kurumun] hatta iyi işleyen bir teknik laboratuarından farkı olmayacaktır. Bir mektebin ruhî vaziyeti [ruhsal durumu] o mektebin idaresine bağlıdır.
Kanuna nazaran [göre] mektebi bir Türk memurun idaresi icap ediyorsa, bu memurun faaliyeti yalnız idari işlere inhisar etmelidir [işlerle sınırlı olmalıdır]. Mektebin sanat bakımından idaresi ile iş mesuliyeti [sorumluluğu] evvelemirde [ilk iş olarak] bir Avrupalı mütehassısa [uzmana] tevdi edilmelidir [verilmelidir]. Bu itibarla [nedenle] muallim ve talebeyi canlı ve yüksek muvaffakiyetlere [başarılara] tahrik edebilecek [özendirebilecek] bir şefin bulunması zaruridir. Bu takdirde bir musiki mektebini idare edebilecek tecrübe ve vukufla [bilgiyle] pedagojik kabiliyetlere malik olmak şarttır. Bu zat aynı zamanda karakteri itibariyle de işgal ettiği mevkii layık olmalıdır.
Bu şef mektebin korosiyle orkestrasını idare etmeli, enstrümantal ve vokal oda musikisi öğretmeli, orkestra ve koro idaresiyle partiturdan çalma dersleri vermelidir. Bu şefin bütün faaliyetinin gayesi mektebi bir numune müessesesi [örnek kurum] haline getirmek ve icra kabiliyetini yükseltmek olmalıdır. Bu zat yalnız şahsi faaliyetini veya sırf kendi derslerinden mütevellit [gelen] muvaffakiyeti [başarıyı] göstermek hodgâmlığından [bencilliğinden] kaçmalıdır. Bu şef hazırlanması müşkül [zor] olduğu cihetle mektep işlerini sekteye [kesintiye ] uğratacak olan sayısız ve yüklü konserlerden sarfınazar etmeli [kaçınmalı] ve mektebin talim heyetinin bu yoldaki arzulariyle, âmirlerinin muhtemel tekliflerini istişare [danışma] suretiyle tatmin etmelidir.
Bu zat dersleri sık sık ziyaret etmek suretiyle muallimlere icap eden vasayada [gözetimde] bulunmalı, fakat bütün bu işlerde inatçı bir müdür değil, bilakis dirayetli [becerikli] ve anlayışlı bir meslek arkadaşı olmalıdır. Bu şef aynı zamanda günlük konuşma saatleri tertip etmek suretiyle talebe ile daima temasa amade [hazır] bulunmalıdır.
Ancak böyle bir şef idare ettiği yüksek musiki mektebine, gerek hükümet, gerekse musiki gayreti gösteren millet nezdinde [katında] ve nihayet ecnebi [yabancı] memleketlerde bir hürmet ve itibar temin edebilir. Millî iradenin musikide tecellisine [gerçekleşmesine] zemin olan böyle bir müessese ise, muvaffakiyetli [başarılı] bir çalışma sayesinde bu hürmet ve itibarı beklemekte haklıdır.
Teşkilat
Mektebin sanat işleri şefine tecrübeli bir Türk muallim, müşavir ve vekil sıfatiyle yardım etmelidir. Bazı hususi ahvalde [durumlarda] sanat işleri müdürünü, enstrüman gruplarının mümessilleri [temsilcileri] de tenvir edebilirler [aydınlatabilirler]. Şube mümessilleri kendi grupları dahilindeki meslektaşlarının derslerine nezaret [bakma] hakkını haiz [sahip] olmalıdırlar.
Talebe akşamları: Münferit [tek tek ] veya toplu bir surette çalınması icap eden herhangi bir eseri öğrenen talebeler, konserlerde muvaffak olmak suretiyle gayretlerinin mükâfatını [karşılığını ] görmeli ve bu derslerin dinleyenlere yaptığı tesiri duymalıdırlar. Bu takdirde yalnız müessesenin muallim ve talebelerinin bulunabilecekleri toplantı akşamları, talebeye ilk sahne tecrübesi olabilir. Lüzum görüldüğü takdirde mektebin ilerlemiş talebelerinin iştirakiyle umumi talebe konserleri de tertip edilebilir. Talebe konserlerine matbuatı [basını] davet etmemelidir. Çünkü talebelerin kabiliyetleri hakkında yapılacak açık münakaşalar, tahsilin sükûnetle gitmesi icap eden tabii seyrini ihlal edebilir. Böyle genç istidatların [yeteneklerin], muvaffakiyetle birlikte gelen hırs ve tehlikelere vaktinden çok evvel maruz kalarak mutazarrır olmamaları [zarar görmemeleri] için ne derece gayret edilse gene azdır.
Her ders senesi sonunda aleni [dinleyiciye açık] olarak yapılması icap eden bir sıra ufak imtihan [sınav] konserleriyle senenin en iyi kabiliyetlerini tespit [saptama] imkânı vardır.
Gerek bu konserlere, gerekse yukarıda evvelce zikredilen [değinilen] koro ve orkestra konserlerine dair gazetelerde kritik neşredilmesinde [yayınlanmasında] hiçbir mahzur [sakınca] yoktur.
Mektebin leylî [yatılı ] vaziyeti: Elyevm [bugün] pek kat’i bir surette tatbik edilen [uygulanan] leylîlik, yeni teessüs edecek [kurulacak] Yüksek Muallim Mektebi için muvafık [uygun] değildir. Bundan maada [başka] Ankara’da ikamet eden talebelerin mektepte yatırılmaları da manasız bir şeydir. Bu nevi [tür] talebeler, leylî olmak suretiyle terbiyeleri [eğitimleri] bakımından hiçbir şey kazanamadıkları gibi asıl muhtaç olanların yerlerini de işgal etmektedir. Yalnız mektepte ikamet edenlere ders verilmesi matlup ise [isteniyorsa], birçok kimselerin musiki mesleğine intisap etmeleri [girmeleri] güçleştirilmiş ve böylelikle reform faaliyetlerine tamamiyle muhalif [karşıt] bir harekette bulunulmuş olacaktır. Mektepte iaşe, ibate ve ilbas [besleme, barındırma ve giydirme] yalnız zarurette [ihtiyacı] olan talebeye inhisar etmelidir [verilmelidir]. Hal ve vakti müsait olup mektepte leylî kalmak isteyen talebeden ise münasip bir ücret alınmalıdır.
Mektep ücretini ebeveyn veya vasinin mali vaziyetlerine göre tahakkuk ettirmelidir. Meccanen tahsil [parasız eğitim] yalnız zarurette olanlara münhasır olmalıdır [verilmelidir]. Ecnebilere tenzilatsız [indirimsiz] ve tam bir tarife tatbik edilmelidir. Konserlere ve yüksek kurslara iştirak etmek üzere hariçten muvakkaten [geçici olarak] gelecek olanların mektepte iaşe ve ibate edilmelerine müsaade edilmeli ve bunlar için hususi bir tarife cari [geçerli] olmalıdır.
Yüksek Musiki Mektebine girme şartları: Mümkün olduğu kadar süratle musikişinas yetiştirmek maksadiyle, bariz istidatlılar [yetenekli oldukları açıkça görülenler] için yaş ve tahsil seviyesi mevzuubahs [söz konusu] olmamalıdır. Mecburi tahsil çağında olan mektep çocuklariyle, kâfi derecede mektebe devam edememiş olanlar arasında en müstaitleri [yeteneklileri], halen Musiki Muallim Mektebinde mevcut olan ilmî derslere devam ettirilebilirler. Ancak mektebin tesisinden uzun seneler sonra ve memlekette kâfi derecede musikişinas yetiştiği takdirde, kabul şeraiti [koşulları] güçleştirilmelidir. Bu takdirde seminar tahsili de üç sene devam eden bir kursa tahvil edilmeli [dönüştürülmeli] ve buraya yalnız mekteplerini bitirmiş talebeler kabul edilmelidir. Böylelikle yüksek musiki mektebine fazla yük olacak olan musiki haricindeki birtakım ilmî derslere de artık lüzum kalmamış olur.
İmtihanlar [sınavlar]
Her ders senesinin sonunda tekmil [bütün] talebeler esas dersleriyle mecburi tali [yardımcı] derslerinden ve nazariyattan [teoriden] imtihan edilmelidirler. Bu imtihanlar sanat işleri şefinin idaresindeki muallimlerden mürekkep [oluşan] bir komisyon tarafından yapılmalıdır.
Devlet ruhsatiyesini haiz [devletin izin belgesine sahip] olmayan bir kimse, hususi musiki dersi vermekten menedilmelidir [yasaklanmalıdır]. Bu ruhsatiye Yüksek Musiki Mektebinde yapılan bir imtihandan sonra verilebilir. Bu imtihanlara, icap eden şerait [koşullar] dahilinde hazırlanmış oldukları takdirde, memleketin her tarafında hususi musiki tahsili görmüş olanlar da iştirak edebilmelidirler. Memlekette senelerden beri ders veren şayanı itimat [güvenilir] muallimler bu imtihandan muaf tutulmalıdırlar. Musiki dersinin devlet tarafından tanzimi yolunda bir kanun vücuda getirilmelidir [yapılmalıdır]. İmtihan şartları mütehassıs [uzman] bir komisyon tarafından tetkik edilmelidir. Hususi musiki muallimi ruhsatiyesi imtihanı, senede bir kere Yüksek Musiki Mektebinin şefi ile tecrübeli mütehassıslardan mürekkep [oluşan] bir imtihan komisyonu huzurunda yapılmalıdır. Memleketteki diğer musiki mekteplerinin hepsi de aynı şeraite [şartlara] tabi olmalı ve bunların talebeleri Ankara’da imtihan edilmelidir. Bu hususta yalnız İstanbul konservatuvarı bir istisna teşkil edebilir. Orada musiki muallimi imtihanına kâfi derecede talip bulunduğu takdirde, Ankara’daki komisyon imtihanı İstanbul’da yapabilir.
Mektep musikisi muallimleriyle çocuk musikisi mürebbileri [eğitimcileri] ve heveskâr [amatör müzisyen] muallimleri için de hususi birer imtihan ihdas edilmelidir [yapılmalıdır]. Bu hususta icap eden şeraitin [şartların] de tanzimi icap etmektedir.
İleride kendi meslekleri dahilinde ders vermek arzusunda bulunmayan talebeler, mektepten ayrılırken bir çıkış imtihanına tabi tutulmalıdırlar. Bu imtihanı müteakip müstahak oldukları şehadetnameler [Bu sınavın ardından hak ettikleri tasdiknameler], talebelerin tahsil neticelerini ihtiva etmeli [içermeli], fakat herhangi bir hak iddiasına müsait olmamalıdır.
Yüksek Musiki Mektebini bitirenlerin bir olgunluk imtihanına tabi tutulmaları lazımdır. Bu imtihan, mezun olacak talebenin konser vermek hususundaki kemalini [olgunluğunu] teyit ve tasdik etmelidir. Ancak seminarda da bir sene müddetle çalışıldığına dair vesaik [belgeler] ibraz edildiği [gösterildiği] takdirde, bu şehadetnameler ders vermek hak ve salahiyetini bahşetmelidir [yetkisini vermelidir].