Cevad Memduh Altar1902-1995
English | Français | Deutsch | Italiano | Español

MÜZİK RAPORLARI

(Avusturyalı orkestra şefi ve besteci Hermann von Schmeidel (1894-1953), Türkiye’deki müzik reformu çalışmalarına katılmış ünlü bir uzmandır.)

Tercümenin bittiği
tarih: 27.6.1935
Perşembe

I.

Musiki Muallim Mektebi [Müzik Öğretmeni Okulu]
Hakkında Rapor ve Teklifler,
Yüksek Musiki Mektebi

Profesör Paul Hindemith’in, Musiki Muallim Mektebinin ıslahına ve Konservatuvar mahiyetinde Yüksek bir Musiki Mektebinin tesisine dair olan teklifleri tamamiyle doğrudur.

Yalnız, Prof. Hindemith’in raporunda Raks [dans] Sanatına dair noksanlar [eksiklikler] mevcuttur ki, Türk milletinin tab’an [yaradılıştan] fazla vizüel [görsel] olması dolayısıyla, bu kısım sonradan Opera ve Tiyatro sınıflariyle birlikte tesis edildiği takdirde mübrem [acil] bir ihtiyaca tekabül edecektir [karşılayacaktır]. Halk Evlerinin, rollerini her yerde hakkiyle ifaya başladıkları andan itibaren, sahne temsillerine olan ihtiyacın da tam manasiyle his edileceği muhakkaktır. Rus sanatkârlarının pek sathi [yüzeysel] olan muvaffakiyetleri [başarıları], Türklerin şimdilik derin eserlerden ziyade, süslü ve zahiri [görsel] sanatten anladıklarını isbat etmiştir. Fakat bu hal, yalnız yaşlı nesle inhisar etmektedir [özgüdür]. Halbuki bütün Türk gençliğinin, hakikaten yeni ve modern bir musiki terbiyesini kabul yolunda, Hükümetin büyük reform fikirlerinden müttehiden [tümden] müteessir olduğu muhakkaktır [etkilendiği kesindir]. Burada da kat’i olarak tesbiti icabeden bir cihet varsa o da, Musikinin biogenetik olarak tekâmül etmesi; ve diğer taraftan, bütün bu işlere esas olan münferit [bireysel] talim ve terbiyeyi nazarı itibare [göz önüne] almadan, sadece kitlenin zevkini yükseltmek suretiyle musikinin tekâmüle [gelişime] kavuşacağı noktainazarının [düşüncesinin] doğru olmamasıdır. Aynı zamanda Türk gençliğindeki çalışma arzusunun, sathi bir virtüozluk meşgalesiyle suiistimal edilmesi keyfiyeti ise, Türk terbiye azmindeki ciddi mizaca tamamiyle muhalif [karşıt] bir harekettir. Bu takdirde tamamen Rusya’da elde edilen şu neticelere varılacağı muhakkaktır: Garb [Batı] dünyası ile temasın büsbütün kesilmesi; zevkin, deruni [derin] bir tefekkür [düşünce] ve felsefeden, ve her şeyden evvel Halk Musikisinden Sanat Musikisine götüren devamlı bir kademeden tamamen uzak olarak terbiyesi!

Prof. Hindemith’in tekliflerini tamamen kabul etmek şartiyle, teşkilât ve iktisat sahalarındaki tecrübeme binaen [dayanarak] ben de atideki [gelecekteki] mülahazaları [düşünceleri] arz etmekteyim:

Bu mühim mesele Musiki Muallim Mektebinin ıslahıdır. Çünkü her şeyden evvel bütün memlekete, ve mecburi tahsil çağında olan her çocuğa, Türkün kulağını Arap musikisinin zehirinden kurtaracak bir musiki esasının verilmesi lazımdır. Yeni tesis olunacak Yüksek Mektebe, önümüzdeki sonbaharda kimlerin talebe olarak namzet [aday] gösterileceğine dair bütün Türkiye’ye sual tevcih etme [soru yöneltme] zamanı, (mektepler kapanmadan evvel) mayıs sonu olması dolayısıyla çoktan gelmiştir. Çünkü binada vasi mikyasta [geniş ölçüde] tadilât yapılmasına ve bu yolda birçok kimselerin angaje edilmiş olmasına rağmen, sonbahardaki kabul imtihanlarında [sınavlarında], yeni tesisatı [kurumu] meşgul edecek kadar talebe ile karşılaşamamak imkânı da vardır. Hindemith’in Yüksek Musiki Mektebi hakkındaki tasavvurları tam manasiyle tatbik ediledursun, 1935-36 ders senesinde, Musiki Muallim Mektebinde sanat bakımından tedrisatta bulunmak üzere, Konservatuvar mahiyetinde birkaç solo sınıfı ihdas edilmelidir [açılmalıdır]. Bu sınıflara seçilen talebe pek tabii olarak o zamana kadar okumadıkları dersleri (nazariyat v.s.), bir sene müddetle Musiki Muallim Mektebi talebesi ile birlikte görebilirler. Bu tarzın kendilerine hiçbir zarar iras etmesine [vermesine] imkân yoktur.

Gelecek ders senesi zarfında bütün Türkiye dahilinde mıntıka mıntıka istidat yoklamaları yapılmalıdır. Maarif Vekâleti [Milli Eğitim Bakanlığı] ile Musiki Muallim Mektebi ve Yüksek Musiki Mektebini Müdürlüğünün, mektebe gelecek talebe miktarını ancak bu suretle evvelden kat’i olarak öğrenmelerine imkân vardır. Musiki Muallim Mektebindeki şimdiki muallimlerin [öğretmenlerin] en iyileri ile, Avrupa’dan yeni gelecek olan muallimler, Konservatuvar kısmına dahil olacakları sonbahara kadar belli olan talebelere ders vermelidirler. Bu talebelerin arasında umumi malumat seviyeleri orta tahsil derecesinde olanların, Musiki Muallim Mektebi talebesinin öğleden sonra musiki haricindeki derslerle meşgul oldukları saatlerde ders görmeleri münasiptir [uygundur].

Hülâsa [özetle]: Yüksek Musiki Mektebi, yani tam manasiyle bir Devlet Konservatuvarı, yepyeni bir gaye ile sonbaharda tesis edilmelidir. 1935-36 senesinde bu yüksek kısım talebesi, tamamiyle birinci sınıf bir muallimin nezdinde [yanında], herhangi bir solo şubeye inhisar eden [özgü] talim ve terbiyesi ile, kendini Musiki Muallim Mektebi talebesinden tefrik [ayırt] ettirecektir. Bu kısımdaki talebelerin yardımcı ders sınıflarına taksimleri, esas malûmat seviyelerine göre yapılmalıdır.

Yüksek Kısım talebesinin leyli olma keyfiyeti [yatılı olma durumu], ebeveynlerinin mali vaziyetlerine bağlı olmalıdır. Her leyli talebe idareyi yalnız iaşesi [besleme] bakımından değil, aynı zamanda kendisine tahsisi icabeden bir çalışma odasının tedariki bakımından da fazlaca meşgul eder.

1935-36 senesinde, Yüksek Kısım talebelerinin idaresiyle elde edilen tecrübe ve vukuf [bilgi], Hindemith tarafından yapılan tekliflerin 1936-37 senesinde tamamen tatbiki esbabını ihzar etmelidir [uygulanmasına neden olmalıdır].

Musiki Muallim Mektebi ve Yüksek Kısım talebeleri için leylilik keyfiyeti zaruri olduğu müddetçe, Musiki Muallim Mektebi binasını tâdil ve binaya icabeden kısımlar ilave edilmeden, geniş bir talebe kadrosu mevzuubahs [söz konusu] bile olmamalıdır. Bu meselenin süratle nazarı itibare [göz önüne] alınması lazımdır. Aksi takdirde, en büyük sanatkârlarla muallimlerden bile, muvaffakiyetli [başarılı] bir ders beklemeğe imkân yoktur. Bahusus [hele] sanatın muhtaç olduğu en mühim yetişme vasıtası olan mesaiyi sükûnetle teksif edebilmektir [yoğunlaştırmaktır] ki, bunu da şimdiki müessesede temine katiyen imkân yoktur. Şifahen söylendiği gibi, Bay Prof. Egli, bu hafta içinde derhal çağrılmalı, tadil ve ilave planları, haziran ortalarında işe başlamak üzere hemen tesbit edilmelidir.

Her vicdanlı sanatkâr ve muallim, bina bugünki vaziyette kaldıkça, bir vazife deruhde etmekten imtina etmelidir [görev üstlenmekten kaçınmalıdır].

Yapılması zaruri olan tadilâttan maksat: talebe miktarının yarısının aynı zamanda çalışabilmeleri imkânıdır. Yani bununla, leyli talebenin yarısı kasd edilmektedir. Talebenin yarısı enstrümanla talim ederken, diğerleri nazari dersleriyle meşgul olmalıdırlar.

Şimdilik mimarı takib eden en mühim kimse, enstrüman yapan ve tamir eden ustadır. Tatillerde mektepten ayrılacak olan talebeler, mümkün olduğu takdirde, çalışmak için enstrümanlarını birlikte evlerine götürebilmelidirler. Bundan dolayı enstrüman ustası tatillerden evvel işe başlamalı ve hangi aletlerin tamir için yazın mutlaka mektepte kalması icabettiğini tesbit etmelidir.

Zannıma göre aynı enstrüman ustasının, orkestra enstrümanlarına olduğu kadar, piyanolar için de müfit olmasına [yararlı] imkân yoktur. Bu yoldaki bütün tasarruf arzularına rağmen -Prof. Hindemith bu derece şümullu [kapsamlı] bir enstrüman yapıcısı tanımadığı takdirde- orkestra enstrümanları için derhal celp edilecek [getirtilecek] olan bir mütehassısın yanında, 1 Eylülde burada bulunmak üzere bir diğer piyano tamirci ve akortçusunun da celbini tavsiye ederim ki, bu zat her şeyden evvel mektepteki piyanoları düzeltmeli, saniyen [ayrıca] bütün halk evlerindeki piyanoların mesuliyetini deruhte etmelidir [sorumluluğunu üstlenmelidir]. Bu ustaya verilecek tahsisatın bir kısmına, Halk Evleri Umumi İdare Merkezi de iştirak edebilir. Ben, gerek mektep, gerekse bütün Türkiye için, yeni piyano tedariki işleriyle de tavzif edilmek [görevlendirilmek] üzere Bir Avusturyalıyı tavsiye ederim. Bu hususta Bösendorfer ve Stingel firmaları, piyano yapmak ve bilhassa sıcak memleketlere mahsus enstrüman imal etmek hususunda en tecrübeli ve dolayısıyla en ucuz müesseselerdir. Bu her iki enstrüman ustalarını, tasarruf maksadıyla İstanbul için angaje etmek de mümkündür.

Hindemith’in tekliflerini tamamlamak üzere, muhtelif hoparlörleri havi [içeren] bir Radyonun da müstacelen [acilen] ve hatta derhal tedariki [sağlanması] lazımdır. Mektebin ders programında Radyo dinleme saatleri de bulunmalıdır. Müteakip [daha sonraki] raporlarımda bu husustan da bahsedilecektir. Yeniden temini zaruri olan şeylerden ise Prof. Hindemith de bahsetmiştir. Nitekim: Piyanolar (çünkü piyano dersi herkes için mecburi tali [yardımcı] ders olmalıdır; Kitap ve nota kütüphanesi. Mektebin yanında müstacelen bir yüzme havuzu tesisi bilhassa tavsiyeye şayandır [tavsiye edilir]. Avrupai fikirlere göre, bir gencin her gün yüzememesi ve vücudunu su ve havaya maruz bırakamaması tasavvur bile edilemez.

Tedrisat işleri – Muallim kadrosu meselesi

Musiki Muallim Mektebinde, şimdiye kadar elde mevcut olan bu derece az ders vesaiti [araçları] ile çalışmak mecburiyeti, muallimlerin evsafı [nitelikleri] hakkında pek nisbi [göreli] bir hükmü icabettirdiğinden, bu hususta herhangi bir mütalâada bulunmak kolay değildir. Bütün muallimlerin maruz kaldıkları müşkülat [güçlükler] malûm olmakla [bilinmekle] beraber, bilvazife [görev olarak] şunu da söylemek mecburiyetindeyim ki, bu muallimlerin büyük bir kısmının iç ve dış yaşayışları, kendilerinin muallimlik mesleğine intisablarına [girmelerine] tam manasıyla bir mani teşkil etmektedir. Senelerden beri mevcut olan alâkasızlık ile, gayret, hatta disiplin noksanlığı [eksikliği], bunları ahlâki cihetlerden ziyade, enerji sahasında mutazarrır etmiştir [zarara uğratmıştır].

Musiki Muallim Mektebi ile Yüksek Musiki Mektebi ve Orkestra için, numunei imtisâl [örnek] olacak birinci sınıf Avrupalı muallim ve sanatkâr celp edilmelidir. Bu hususta benim de yapacağım tekliflerin, Prof. Hindemith’in tekliflerinden hiç farkı yoktur. Yalnız ben, bu iş için bilhassa Avusturyalı ve İsviçrelilerin kabili istihdam [çalıştırılabilir] olduklarını söylemek mecburiyetindeyim. Bunlardan, yalnız lisana olan büyük kabiliyetlerinden dolayı değil, her hususta istifade etmek [yararlanmak] mümkündür. Ecnebi [yabancı] muallimlerin hepsi, Türkçeyi mecburi olarak mutlaka öğrenmelidirler. Mektepte halen mevcut muallimlerin birkaçının, en büyük işleri başaracak kabiliyette olduklarına katiyen eminim. Bu takdirde solo musiki şubelerinde evvel emirde [en önce] şu muallimler mevzuubahs [söz konusu] olabilir: Necil Kâzım- zevc ve zevce [karı koca] Ulvi ve Ferhunde Cemal – Nurullah [Taşkıran] – Necdet [Remzi Atak] ve Halil [Bedii]. Bütün bu tayinlere taalluk [ait] eden meseleler, Enstitüye müdür olacak zat ile anlaşmak suretiyle hal edilmelidir.

Tedrisat işlerinde yapılması lazım gelen zaruri yenilikler; Müfredat programı:
       İyi musiki dinletmek suretiyle, iradeyi bizzat çalışmağa tahrik [özendirme]. Radyo teçhizatı ile plak külliyatı.

Bedeni terbiyenin, en yeni metotlara göre musiki ile temini. Dalcroze usûlünün, en son şekli ile tatbiki. Ritmik – melodik terbiye (Orff – München usûlü). Vücuda tam manasıyla elastikiyet veren bugünkü müfit [yararlı] jimnastik dersinin ithali [konması]. İsviçre’den talim heyeti celbi! [getirtilmesi] Bu takdirde, kulak terbiyesi – notadan okuma – solfej gibi dersler üç sene zarfında tamamen toplu bir surette öğretilebilir.

Mektepte halen mükemmel muallimler olmasına rağmen, tamamiyle boşuna uğraşılmaktadır. Çünkü talebeye bir akord enstrümanı üzerinde pratik mümareseler [uzmanlık alıştırmaları] yaptırılmamaktadır. Kompozisyona istidadı [yeteneği] olmayan talebelerin, cümle armonizasyonuna gelinceye kadar, yalnız Basjeneral ile meşgul olmaları lazımdır. Türk kulağının ise, Dominant ve sairenin fonksiyonları hakkında henüz hiçbir fikri yoktur. Bu hususta icabeden terbiyenin, yalnız akord aletleri üzerinde temini mümkündür. Piyano tali [yardımcı] fakat mecburi bir ders olmalı! Armonik tahliller, emprovizasyon [doğaçlama] (Dalcroze’un eskimiş romantiğinden sarfınazar etmek [vazgeçmek] suretiyle) ve refakat [eşlik] yaptırılmalıdır.

Ufki – Linear melodik [yatay – çizgisel ezgi]. Her talebe mümkün olduğu kadar seri [hızlı] bir surette, musikinin bir hareket sanatı ve bir zaman sanatı olduğunu hissedebilmelidir. Talebe, herhangi ağır bir tekniğin kendisi için tehlike teşkil etmesine [oluşturmasına] mahal [yer] verilmemek şartiyle, çalışmağa karşı hissettiği meyil [eğilim] ve arzudan hakkiyle istifade edebilmelidir [yararlanabilmelidir]. Bundan dolayı talebeyi evvelâ, üzerinde birkaç gün içinde basit melodileri çalabilecek kolay bir alete başlatmalıdır. Bu aletin, ona bütün tonaliteler ve form hakkında bir fikir vereceği muhakkaktır. Bu hususta bilhassa blok flütü tavsiyeye şayandır. Bu alet hiçbir şeyle mukayese edilemeyecek kadar ucuzdur. Bir sopran blok flütünün fiyatı 2 liradır. Bu saz üzerinde birkaç saat ders alan talebe, ansambl talimlerine iştirak edebilir. Bu ise kâfi derecede yüksek bir meziyettir. Çünkü bu memlekette, birlik fikri ile diğer iştirak edenleri de nazarı itibare [katılımcıları da dikkate] alma ve nihayet polifon mefhumu [çokseslilik kavramı] tamamiyle yoktur. Pek bariz istidatlar müstesna olmak üzere, her musiki talebesi evvelâ blok flütü çalmasını öğrenmeli ve oldukça ilerledikten sonra daha güç bir alete başlamalıdır. Bilhassa koro ve kuvartette teganni etmek [şarkı söylemek] kendilerine güç gelen ve teganni kabiliyetine katiyen malik olmayan talebelerin, derhal blok flütü kuvartetinde çalmaları, en münasip [uygun] bir öğrenme tarzıdır. Bu tarz aynı zamanda Oda Musikisi için de sağlam bir esastır!

Blok flütü bilhassa vilayetlere gidecek muallimler için de çok ehemmiyetli bir sazdır. Çünkü her yerde ve herkesten satın alınabilen bu alet, hatta fakir muhitlere de bir musiki faaliyeti bahşeder. Blok flütünü Gazi Enstitüsüne de ithal etmek mümkündür.

Fikri bir keskinlik ve merdane [mertçe] bir duygu etmek maksadiyle, talebeye eskrim de öğretilmelidir (tabiatiyle yalnız hafif silahlar: flöret gibi).

Musiki Muallim Mektebi talebesi ile Yüksek Musiki Mektebinde devlet hesabına tahsil eden talebenin istidat ve kabiliyetleri hakkında, her halde birinci senenin sonunda kat’i bir hüküm verilmelidir. Daha birinci sene içinde musiki şubelerinin hiçbirisine yaramayan bir talebenin müesseseden uzaklaştırılması lazımdır. Musiki haricindeki derslerden muvaffak [başarılı] olmayan talebelere ise, gelecek sene içinde o dersleri telafi edecek saatler tahsis edilmelidir.

Umumi malûmat ve meslek bilgileri: En mühim olan şeyler: Alman lisanını öğretmek suretiyle, hiçbir şeyle mukayese [kıyas] edilemeyen Alman Ders Literatüründen istifade [yararlanma] temini. Konuşma lisanı olarak Fransızca, tetebbu [inceleyip okuma] lisanı olarak da her şeyden evvel Almanca öğretilmelidir. Ritmik jimnastik, kulak terbiyesi v.s. gibi derslere, İsviçreli bir kadın muallim tayin edildiği takdirde, Almanca ve Fransızca lisanlarının kullanılması, bu derslere ayrıca bir zevk ve letafet de [hoşluk] bahşedecektir. Bundan maada [başka] haftanın bütün günleri -gene o kadın muallimin yardımı ile- bu iki lisandan biri ile konuşulmuş olacaktır. Fakat bu sahada bir Türk muallim olarak mutlaka mektepte kalması icabeden ve telafisine imkân olmayan şimdiki Fransızca mualliminin ise, tabiatiyle müessesede muhafazası şarttır.

Disiplin

Her şeyden evvel muallim ve talebenin nefsini bizzat kontrol edebilmesi esastır. Bundan maada: her muallime bir ders kontrol kâğıdı verilmelidir. Büyük ve geniş olan bu kâğıt üzerinde, tarih ile tekmil münferit [bireysel] ve grup halinde yapılacak dersler tesbit edilmiş olmalıdır. Sınıfta bulunmayan talebe + ile, mazeretsiz namevcutlar [bulunmayanlar] ise 0 işareti ile gösterilebilir. Mazeretli olarak sınıfta bulunmayan bir talebe için, dersin (yahut günün) hizasına bir “M” (=mazur) harfi koymak kâfidir.

Muallimin, bu kâğıdı her gün dersten sonra Direksiyon Kâtipliğine [sekreteryaya] vermesi lazımdır. Orada mükerrer namevcutlar [üst üste birkaç kez gelmeyenler] kontrol edilmeli ve mazeretsiz derse gelmemiş olan talebe derhal mesul edilmelidir [sorumlu tutulmalıdır]. Bu kontrol grup halindeki derslerde aynen tatbik edilmelidir (koro, jimnastik, orkestra, oda musikisi). Muallim, her dersten sonra talebenin kabiliyet ile gayret ve ahlâkını, kendindeki bir deftere kaydetmelidir. Netice: bunların aylık tasnifleri gelecek sene içinde yapılabilir.

Gayret ve ahlâk notları ayrıca diplomaya yazılmalıdır.

Tavrı hareket işaretleri (Distinction) de, talebe elbiseleri üzerinde görülecek bir surette kullanılmalıdır (kasket veya elbise üzerine çizgi koymak suretiyle). Bunlar, talebenin umumi kabiliyet, gayret ve ahlâki vaziyetine göre, kendisine tevcih olunacak [verilecek] üç mertebeyi işaret etmelidirler.

Hafta nezaretçileri: Her leyli [yatılı] sınıfın, biri erkek ve biri kız olmak üzere, mesul [sorumlu] sınıf nezaretçileri [gözeticileri] olmalıdır (askerlikteki kumandan gibi). Bütün talebeye mesuliyet hissi vermek maksadiyle, bu vazife her hafta bir başkasına devredilmelidir. Hafta nezaretçileri, sınıftaki vukuat [olaylar] hakkında, her günün akşamları Direktöre [müdüre] yahut muavinine rapor vermek vazifesiyle mükellef [yükümlü] olmalıdır. Ceza yerine, talebenin izzeti nefsini tenbih etmek [uyarmak] daha münasiptir.

Talebenin, Ankara’nın münevver [aydın] halkı ile yahut Türk ve ecnebi camiasıyla teması mutlaka lazımdır. Bu temas, etraf ile münasebet [ilişki] tarzını ve bir de medeni duyguları yükseltecektir.

Tarzı harekete en kat’i bir şekilde nezaret [gözetim] lazımdır: muallimlerin selamlanması v.s.

Talebeye kıraat [okuma] maksadiyle, bilhassa büyük adamların, kadınların biyografileri ve hatta içtimai [toplumsal] romanlarla Belletristik [kurgu] ve pek tabii olarak lirik eserler de okutmalıdır.

Cezalar:

  1. Gayret ve ahlâk notunun her hususda tesiri.
  2. Lektürden [okumadan] mahrum etmek.
  3. Serbest zamanlar için ceza vazifeleri vermek.
  4. Yemeklerin tenkisi [azaltılması].
  5. İzinden mahrumiyet.
  6. Hapis
  7. Tavrı Hareket notunun kırılması.

Serian yapılması icabeden şeyler